3 Ara 2012

Tatlıcı Remzi Usta {Bornova - İzmir}

İzmir Bornova'da canınız künefe çekerse ne olur? Bizim çekti ve künefe yiyecek yer aradık. Derken yolumuz Tatlıcı Remzi Usta'ya düştü. 

Tatlıcı Remzi Usta, Bornova Küçükpark'a çok yakın ve klasik Türk tatlıları ve çay servisi yapıyor. Mekanda ayrıca tatlı kurabiyeler de satılıyor.

On dakika bekledikten sonra künefemiz bizlerleydi. Künefe, peyniri tam kıvamında, çıtır çıtır ve hafifti. Yakan glikoz tadı hiç yoktu.


Sıra cevizli baklavaya geldi. Cevizli baklavanın içi bol cevizliydi, üzerinde de parça cevizler yer alıyordu. Şerbet konusunda da bu  baklavanın performansı mükemmeldi. Ağzı yakmayan, şerbette yüzmeyen çok net bir tatlıydı. Günümüzde artık zincir tatlıcıların bile baklavaları boğaz yakıyor.


Mekanda başka bir dikkati çeken nokta da, temizlik! Mutfağın kapıları açık duruyor ve içeride tatlı yapan ustayı izleyebiliyorsunuz. Her yer tertemizdi, yediklerimiz içimize sindi.

Kabak tatlısı, çıtır çıtırdı ve tahinle servis edildi.


Bu da içi ceviz dolu, sert bir tatlı; ilk kez gördük.


Resimde gördüğünüz tatlılar ve dört çay 18TL tuttu, fiyatlar gerçekten çok uygun. Tatlı krizlerinde bu mekanı denemenizi öneririm.

Tam yeri için, şuradan tıktık!

2 Ara 2012

Sisim Meyhane {Alsancak - Izmir}

Biz İzmir'de yeni açılan, Mey İçki tarafından yenilenerek, klasik ama güvenilir, nefis ve bir o kadar özenli bi meyhanede gittik, yedik: Meyhane Sisim!


Mey İçki'nin bize rakının tarihini anlattığı bu keyifli gecede, rakı yapımındaki özel aşamaları, rakı adabının ve masasının temellerini öğrendik! Rakı şişelerinin tarih boyunca değişimini gözledik ve süprizlerle dolu QR kodları takip ettik.






Gelelim işin gittik yedik kısmına. Sisim Meyhane gerçekten klasik meyhane keyfini özenle yaşamak isteyenlere yönelik bir yer. Mezeler çok kaliteli. Fiks menü usulü grupça gidebilecek mekanda, yemeğe haydari, ege otları, köz patlıcan, acılı ezme, fava, salata, zeytin ve beyaz peynirle başlıyorsunuz.



Sıra ara sıcaklara geldiğinde, ilk sırayı ciğer alıyor. Ben ciğer sevmiyorum ancak yiyenler gerçekten çok yumuşak ve güzel olduğunu söyledi. 


İkinci ara sıcak olarak mücver geliyor.


İşte ciğerler..


Ana yemekte klasik Yeni Rakı'ya ilk eşlik eden köfte oluyor. Köfteyi her yerde yemeye cesaret etmek zor olur ama bu köfte gerçekten farklı ve güzeldi.


Sonrasında ise dereoutlu kaşarlı sardalye (ki İzmir'de yediğim en güzel balıklardan biriydi) ve tavuk ızgara yiyip rakılarımızı yudumlayarak masadaki muhabbetin tadını çıkarttık. Balığın fotoğrafı yok, neden yok? Rakı tüketimi ilerledikçe muhabbet artıyor, sosyal medyayı bırakıp gerçek iletişime sıra geliyor!

Yemekler bittikten sonra sıra tatlı ve meyvelere geliyor. Sisim Meyhane bu konuda da gerçekten çok farklı. Meyve tabağına çok değişik bir kabak tatlısı eşlik ediyor ancak bildiğimiz standart kabak tatlılarından farklı. İnce şeritler halinde kesilmiş, sert ve pestilimsi dilimler düşünün. Çok lezzetlilerdi.

Yine bir meyhane klasiği olarak fırında sıcak helva ile gece sona eriyor.


Gecenin sonuna doğru gelirken, sorulan sorulara Twitter'dan cevap verdiğimiz ve gecenin hashtag'ini kullanarak doğru cevaplayanların hediye olarak Rakı Ansiklopedisi kazandığı yarışmaya sıra geldi. Biz çok uğraştık ve bir ansiklopedi bizle eve geldi :) 

Rakı kültürüne meraklıysanız, Mey İçki'nin hazırladığı bu kitabı inceleyebilirsiniz


Bu arada Mey İçki, meyhanelerin yenilenmesine katkıda bulunuyor ve çalıştığı meyhanelere belirli standartlar getirip formata uyanlara M logosu veriyormuş. Konsept bizim çok hoşumuza gitti; güvenerek gidilebilecek belirli standartlarda mekanlar  bulmak hoş bir hizmet olmuş.

Meyhane Sisim Alsancak Cumhuriyet Meydanı'nın hemen yanında. Şuradan da web sitesi için tıktık!

23 Kas 2012

Günaydın Steakhouse {Bostancı - İstanbul}

Formül basit: ( İyi et + İyi pişirme ) * İyi servis = Güzel bir et deneyimi! Formülde de görüldüğü gibi, aslında et deneyiminin en önemli bileşenleri bunlar ve iyi servis de (ki et bilgisi de bence servise dahil) bu deneyimin tek çarpanı.


Günaydın Steakhouse, yıllarca Bostancı sahilde dikkatimi çekmiş ama bir türlü gitme fırsatı yakalayamadığım bir yerdi. Yıllar sonra üst üste birkaç kere gitme fırsatı yakaladım ve her gidişimde bana ayrı bir deneyim yaşattılar, ama ne yazık ki bu deneyim her seferinde tamamiyle olumlu olmadı.


Yukarıda verdiğim formül et için yanıp tutuşan her bünyenin ihtiyacını giderir ancak Günaydın Steakhouse'da, bu formülün bir bileşeni her seferinde eksik kalıyor.

Bir gün gidiyorsunuz etler süper oluyor ama kalabalıktan ve buna bağlı olarak müşterilere yetişememekten o kadar kötü pişiriliyorlar ki, hem alamadığınız tada hem de verdiğiniz paraya acıyorsunuz.

Başka bir gün gidiyorsunuz, bu sefer de et iyi pişmiş ama o kadar kötü servis edilmiş ki... Yine mutsuzluk...

Burada bir dipnotum olacak; et seçimi yaparken, ilk kez gidiyor olsanız da, Günaydın'da kendinizi garsonun ellerine bırakmayın. Hatta bu tarz restoranların hiçbirinde kendinizi garsona kaptırmayın:) Zira, damak tadınız vs. yerine, umurlarında olan tek şey, ellerinde fazla kalan, o gün kötü çıkan vb. gibi etleri bitirmek. Yağ ve sinirden dolayı yarısı kalmış T-Bone'um ve pişmiş pişmiş suratıma gülen garsonun görüntüsü, hala, her gece rüyalarıma giriyor...

Etin kötü olduğu günler de oluyor ki, o günlerde de size en kötü etlerini itelemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yukarıdaki açıklamam sanırım bu bileşeni de açıklamak için yeterli...


Günaydın Steakhouse iyi bir restoran, ama kötü olamayacak etleri yediğiniz sürece. Yani lokum, küşleme vb. gibi sizi hayal kırıklığına uğratma yüzdesi düşük olan etleri yerken, yazının başında verdiğim formüle çok ihtiyaç duymazsınız. Ama konu steak'lere geldiğinde Günaydın'ın bir günü bir gününü tutmuyor ve formülün sonucu, maalesef, hep düşük çıkıyor...

Günaydın'da iyi bir et yeme yüzdenizi arttırmak için;

-Et uzmanı olmak zorunda değilsiniz. Bu yüzden garsonlar size iyi bir deneyim yaşatmak için bilgili olmalılar. Garsonlara danışın.
-Et uzmanı olmak zorunda değilsiniz, garsonlara danışın dedik ama kendinizi de tamamen garsonların eline bırakmayın, içgüdülerinize güvenin. Et seviyorsanız, zaten doğru tercihi yaparsınız.
-Unutmayın, yediğiniz etin boyutu ve porsiyonu ne kadar küçükse o kadar pahalıdır.
-Menüleri vardır ama vermezler. Çekinmeyin, istediğiniz etin fiyatını sorun. Hem et deneyiminizi hem de cebinizi mundar etmeyin.
-Akşam saatlerinde yer bulma umuduyla gitmeyin. Çok kalabalık olur, rezervasyon da almazlar.

Kısacası, eti iyi servis etmek üzerine biraz tuz ve sos döküp getirmek değildir, eti bilip sizin ağız tadınıza uygun olanı seçebilmek ve size iyi bir deneyim yaşatabilmektir... Bunu hissetiğiniz her yerde güzel et yiyebilirsiniz;)

Onursuz Kıl Adam yedi.

Afiyet olsun!

12 Eyl 2012

Köfteci Salih {Kemeraltı - İzmir}

Şimdiye kadar gittiğim her köfteci bana ayrı bir tat verdi. Ako'da yöresel ve özel bir tat vardı; Hüseyin'in köfteleri ise bana ev yapımı anne köftesini anımsattı. Recep'teki ise daha duygusal ve özel bir tattı. Salih'e gelince de... Salih'de, sanırım, hepsinden farklı bir tat buldum.

Köfteci Salih, 1970'ten beri Kemeraltı'nın içinde hem tadını korumuş hem de müdavimlerini yaratmış mütevâzi bir köfteci. 

Köftelerinin tadı, ev köftesiyle tükürük köftesi arasında ve lezzeti üst seviyede. Bundaki en önemli etken de etin kalitesi. Daha ilk lokmayı yerken kokusundan ve kıvamından bunu hissedebiliyorsunuz. Tabii Salih'in köftelerindeki kalite sadece etten gelmiyor. Köftenin kıvamı, yoğunluğu, yumuşaklığı, baharatı; hepsi midenizi şenlendirecek kıvamda. 

Köfteler, yanında soğan, domates ve turşu biberle servis ediliyor. Porsiyonu ise, zevkle doymak isteyenler için oldukça tatmin edici. Gittiğinizde 1,5 porsiyon istemek için gaza gelirseniz, bir sakinleşin, etraftaki masaların tabaklarına bakın, ondan sonra karar verin derim:) 

Köfteye eşlik edecek en güzel şey olan piyaz da ağız tadımıza gayet uygundu ve fasulyeleri, dandik piyazlardaki gibi ne çok sert ne de çok yumuşaktı. 

Piyaz ve köfteye ek olarak, günlük ve, sanırım, kendi üretimleri olan mis gibi yoğurtları da menüyü çok güzel tamamlıyor. Mutlaka deneyin derim. Biz Spooky ile dayanamadık ve iki taneyi götürdük. 

Köfteci Salih 70 yıldır aynı yerde, bu saatten sonra da yeri de, tadı da bizce değişmez. İzmir'de yaşıyorsanız ve hâlâ gitmediyseniz, ayıp etmişsiniz; hemen gidin. Yakın zamanda İzmir'e yolu düşecekler de uğramadan dönmesinler;) 

Mekanın yerini Kemeraltı'nın kargaşında bulmak biraz zor olabilir ama kime sorsanız bildiği için ulaşması çok sıkıntı olmayacaktır. Yine de açık adresini de vereyim:

Konak Mah. 879 Sok. Kestane Pazarı No:16/A 
Kemeraltı /Konak, Konak, İzmir


Afiyet olsun.

Onursuz Kıl Adam yedi.

2 Ağu 2012

Sakallı Restaurant - Ali Doksan {Bodrum - Muğla}


Yaz ayları deyince hepimizin aklına yaşanan kavurucu sıcaklar ve şanslı olanlarımız için çeşitli tatil mekanlarına yapılan küçük kaçamaklar geliyor. Yıl içerisinde sadece kısa süre vakit geçirebildiğimiz tatil yerlerinde –bizce- en büyük sorunlardan biri yemek yemek için uygun fiyatlı ve lezzetli mekanlar bulmak. “Her şey dahilci” tatil köylerinden birinde kalmıyorsanız, cebinizdeki para azsa ve zamanınız çevredeki restoranları deneyip en güzelini bulacak kadar çok değilse, büyük fast food zincirleri dışında bir yerlere gitmek istiyorsanız en iyi yol bir bilene sormak. Biz de bu yaz yaptığımız kısa Bodrum gezisi öncesi bunu yaptık ve kendimizi Sakallı Restaurant - Ali Doksan’da bulduk.


Sakallı, Bodrum’un deyim yerindeyse göbeğinde bulunan, Bodrum’a göre uygun fiyatlı ve güzel yemekli bir esnaf lokantası. 1945’ten beri Bodrumluları ve tatil için Bodrum’a gelen özellikle yerli turistleri besliyorlar. Asıl uzmanlıkları şiş köfte olsa da sulu ev yemekleri konusunda da oldukça başarılılar. Tüm esnaf lokantalarında olduğu gibi burada da sulu yemeklerin tümünü bir arada görebileceğiniz bir “vitrin” mevcut. Servis hızlı ve çalışanlar son derece güleryüzlü. Bizim gittiğimiz dönemde menülerinde etli patlıcan (8TL), karışık kızartma (6TL), orman kebabı (10TL), revani (4TL), etli taze fasulye (7,5TL), salçalı köfte (8,5TL), şiş köfte (12TL), fırın tavuk (8TL), pilav (4TL) ve cacık (3TL) vardı. Resimde gördüğünüz şiş köftenin 1,5 porsiyon olduğunu belirtmekte yarar var.



Yolunuz Bodrum’a düşer de Sakallı’yı ziyaret etmek isterseniz Bodrum çarşısı içerisindeki İş Bankası şubesinin karşı sokağına girin. İleride solda, kaldırım üzerindeki masalarda oturan insanları göreceksiniz. Şimdiden afiyet olsun. :) 

17 Haz 2012

'Babamın Köftecisi' Recep Usta {Çengelköy - İstanbul}

Haftanın altı günü çalıştığı için, pazar günleri geldiğinde genelde dinlenmeyi hatta yataktan hiç çıkmamayı tercih ederdi. Günün bütün gazetelerini hatim eder, aldığım mizah dergilerini karıştırıp, ''Gırgır bunlara on basardı'' derken de genelde uyuyakalırdı. O tek pazar günü ise, babamla vakit geçirmek için tek fırsatımdı. Onu yataktan kaldırmak için yapmadığım şaklabanlık kalmıyordu, yataktan düşürmeye bile çalışıyordum ama çabalarım genelde nafileydi. Günün sonunda Alf izleyip, Simoviç'le Mehmet Ali Erbil'in dıbrıçkaları arasında süklüm püklüm yatağa dönüyordum...

Galatasaray maçının pazar gününe denk geldiği bir haftaydı. Bu hafta da yenilirsek, maçı kaybetmemize üzülmemin yanında yine evde oturacağımızı bilmemin tedirginliği de vardı içimde. Galatasaray'ın kazandığı günler tüm dertlerini unuturdu... 

Sabah oynanan maç, radyo cızırtıları arasında bitmişti. Tanju'nun daha Mercedes almadığı yıllar olacak ki, gollerini sıralamış ve maçı kazanmıştık. Evin içinde heyecanla koşturuyordum ama mutluluğumun tek nedeni maçı kazanmamız değil, evden çıkma ihtimalimizin doğmasıydı. ''Maça daldık yemek yemedik yahu; karnım acıktı, dışarı mı çıksak?'' sorusunun ardından annemle göz göze gelmemiz ve benim odama fırlamam bir olmuştu!

Araba olmadığı için toplu taşıma tek alternatifimizdi. E malum, paranın da Türkiye'de pek bize uğramadığı yıllar. Gideceğimiz yer de, babamın çok sevdiğini söylediği, taa Çengelköy'de bir köfteci. Onu da dedem götürürmüş zamanında... Hava sıcak, zaten dar, kalabalık yerlere gelemezdi. Bunun da avantajıyla, o zaman bana limuzin gibi gelen bir taksiye bindik.

Yıllardır yorgunluktan gidemediği Çengelköy değişmiş, anıları silinmiş... Ama tadı silinmemiş olacak ki, kısa bir dolaşmanın ardından, elleriyle koymuş gibi buldu Meşhur Köfteci Recep Usta'yı...

O günden sonra yıllar geçti. Yataktan hiç çıkamayacak duruma gelmeden önce, birlikte yine Recep Usta'ya gidelim istedim, konuşamadım, konuşamadı...

Birkaç senedir hayalim olan motosikletime sahip olduğumda, en büyük heyecanım, tatlarını merak ettiğim her restorana gidebilecek olmamdı. Recep Usta'nın ise tadını merak etmeme gerek yoktu ama anılarım orada olduğu için ilk durağım oldu.





Biraz araştırmayla önce aklımdan çıkan adını hatırladım, sonra da yerini. Pek bir şey değişmemişti Recep Usta'da. Artık torunu devralmış işleri. Lezzet ve koku, anılarımı hatırlatacak aynı. Piyaz hâlâ kıvamında...





Diyet, sağlıklı yaşam vs. burada hikâye. Bir buçuk porsiyon köfteyle doyduktan sonra, bir porsiyon da keyif için yersiniz. Ben babam için yedim...

Recep Usta'da para çok dert değil. Köftenizi yersiniz, şu kadar ver yeter der, sizi üzmez. 

Fırsatınız varken, hatta bu özel günde, babanızla Çengelköy'e gidin ve çarşı içindeki Recep Usta'nın köftelerini tadın.

Tüm babaların ve onları özleyen çocukların babalar günü kutlu olsun.

5 Haz 2012

Kebapçı Enver Usta {Taksim - İstanbul}

13.01.2014 tarihi itibariyle bir düzeltme yazmak istedim;

Enver Usta taşınıp efsane garsonunu işten çıkardıktan sonra eski havasından ve lezzetinden uzak bir hal almış durumda. Bir ara tekrar gidip son yorumlarımızı yazacağız.

Öğle vakti Taksim'desiniz, tünele de yakınsınız ve canınız o saatte kebap mı çekti? Hemen tünel girişi ile Simit Sarayı'nın arasındaki dar sokağa girin ve sonuna kadar gidin. Karşınıza girişi yer altında olan Kebapçı Enver Usta gelecek. Hah, işte oraya dalıp kebap açlığınızı bastırabilirsiniz.


                       



Enver usta 20 yıldır orada ama müşteri kitlesinin çevre esnafının ve insanının dışına taşması, tahminen, son 6-7 yıl içinde olmuştur.

Mekan küçük, salaş ve salaşlık=lezzet oranı gayet iyi seviyede:)

Enver Usta'da kebap yemeden önce bir çorba patlatayım diyemiyorsunuz ama çorba yerine çok lezzetli bir bulgur pilavını mideye indirebilirsiniz. Hafif acılı, yanında bol yoğurtlu... Düşündüm de, sırf bulgur pilavı için bile Enver Usta'yı ziyaret edebilirsiniz!





Kebaplarına gelince;  İzmir'de Kelle'nin, İstanbul'da Şenol Kolcuoğlu'nun kebaplarını tatmış biri olarak aşmış, bitirmiş, yemezseniz geberirsiniz diyemem. Ancak Taksim civarındaki kebapçılardan da iyiler. Eh, sadece öğlen vaktinde açık oldukları da hesaba katıldığında özellikle de o civarda çalışanlar için bulunmaz  bir nimet Enver Usta.





İlk gidişimizde Adana ve Urfa kebabı denedik. Açıkçası Adana'nın kıvamı biraz daha sert ve ağızda kolay dağılmayacak düzeydeydi. Urfa ise tam beklediğim gibi ağızda dağılıyordu ve et tadı damakta daha çok kalıyordu. Meşhur olan tavuklarını ise bir dahaki gidişimizde deneyeceğiz ama ilk kez gidecekler için Urfa'sını tavsiye ederim. Acı sevenler de artık üzerine bol pul biber dökerler:)





Mekanda tek garson olarak Ahmet ağabey var. Adını nereden biliyorsun derseniz, bizim dışımızdaki herkes kendisine adıyla sesleniyordu:) Yani öğrenmek zor olmadı. Muhabbeti koyarsanız, yemek yerken sizi sıkmayacak, aksine yemek zevkinizi arttıracak garsonlar kategorisine kendisini dahil edebilirsiniz.

Bir buçuk Adana, bir Urfa, iki tabak bulgur pilavı, bir cola ve bir suyun günahı 28 TL. Taksim'deki bir yemek mekanı için fiyatlar oldukça uygun. 

Kısacası;

- Taksim'de kebap yemek için çok güzel mekan.
- Bulgur pilavı süper. Sırf onun için bile gidilir.
- Mekan küçük. Gaza gelip de 4-5 kişiden fazla gitmeyin.
- Öğlen 14'ten sonra gitmeye kasmayın, yiyecek pek bir şey kalmıyor. Zaten dükkanı da o civarlarda kapatıyorlar.

Haydi afiyet olsun.

Onursuz Kıl Adam yedi.

4 Nis 2012

Dönerci Şahin Usta {Beyazıt - İstanbul}

Yıllardır döner yerim ama blog'a yazmaya değer bulduğum ilk dönerci Bayramoğlu Döner olmuştu. Efsanesi ve efsanesiyle paralel tadıyla blog'umuzun ikinci dönercisi ise Şahin Usta oluyor.

1969 yılından beri Kapalı Çarşı'nın Kılıççılar kapısı tarafındaki çarşının içinde yer alan ve babadan oğla geçen bir dönerci olan Şahin Usta'nın bütün hikayesi, yaklaşık 5 metre karelik küçük bir dükkan ve her gün 4-5 saat için tükenen döneri... 




Dükkan küçük ama dönerin lezzeti gerçekten büyük! Çalışanlar her sabah erkenden dükkanı açıyorlar ve öğle saatlerine kadar döneri bizzat kendileri hazırlıyorlar. Saat 12'de insanlar dükkanın önünde sıra olmaya başlıyor ve saat 16-17 gibi, yani döner bitene kadar da bu sıra hiç erimiyor. 


Dönerin lezzeti gerçekten süper. Ustası çok başarılı ve döneri tadına uygun bir şekilde uzun ve tek parça olarak kesiyor. Servisler tırnak pidesinin ya da ekmeğin içinde yapılıyor. Şahin Usta'nın en sevdiğim yanı ise, döneri servis ederken içine abuk sabuk yeşillik ve patates yerine, isteğe göre, sadece soğan, domates ve pul biber koyulması. Özellikle soğan hastası biri olarak, sadece soğanlı yemek çok keyifli oldu.





Dönerin porsiyon fiyatı 10 TL. Belirttiğim gibi ekmek arası olarak ya da tırnak pidesi içinde alabiliyorsunuz. Açık ayranı da gayet başarılı ve 2 TL.

Fiyat biraz pahalı gelebilir ancak gerçekten bu fiyata değecek bir lezzet sunuyor Şahin Usta. 

Şimdilik Bayramoğlu Döner ile bir kıyaslamaya gitmeyeceğim çünkü hefedimizde İstanbul'daki birkaç dönerci daha var. Hepsinde yediğimde hem daha sağlıklı bir karşılaştırma yapacağım hem de çok güzel bir İstanbul-Dönerciler rehberimiz olacak.

Ulaşım: Eminönü yönünden ya da ters yönden hafif raylı metroya atlayın, Çemberlitaş durağında inin. Kapalı Çarşı yönünde doğruca aşağıya inerken ilk sola, sonrasında ilk sağa ve tekrar sağa döndüğünüz Şahin Usta'yı solunuzda göreceksiniz. Zaten kalabalıktan neresi olduğunu hemen anlarsınız. Kapalı Çarşı'nın diğer taraflarından gelirseniz Kılıççılar kapısını bularak Şahin Usta'ya ulaşabilirsiniz.

Artık lezzet turizmi için de Kapalı Çarşı'ya bol bol uğrayabilirsiniz:)

Afiyet olsun.

Onursuz Kıl Adam yedi.

6 Oca 2012

Mola Cafe {Kaş-Antalya}

Bu yaz tatilimizin bir kısmını Kaş’ta geçirdik. Öncelikle bir ön bilgi olarak belirtmek istiyorum ki, Kaş genel olarak çok pahalı bir yer. Çok ortalama bir pizzayı neredeyse 20TL’ye, bir böreği 15TL’ye, bir küçük birayı 10TL’ye içebileceğiniz mekanlarla dolu. Ancak genel olarak kalite oldukça iyi. Fakat biz gibi Izmir fiyatlarına alışık bünyeler bu rakamlar karşısında error verebiliyor. Birinci gün aperatif bir yemeğe 50TL harcayınca, Kaş’ta ucuz bir yerler bulmamız gerektiğine karar verdik. 

Derken, arkadaşım bizi Mola Cafe’ye götürdü. Kaş Liman’ın hemen arka sokaklarında, küçücük ama tertemiz, uygun fiyatlı harika bir cafe.


Fiyatları kaş ortalamasına göre çok ucuz ve en güzel yanı, sipariş verdiğinizde, içerideki teyzelerin söylediklerinizi hemen o anda mutfakta pişirmesi, sizin dışarıdan kafa uzatıp, içeride taze doğranan yeşillikleri görebilmeniz. 

Gittiğimizde ton balıklı salata, tavuklu salata, domates çorbası, çikolatalı krep, tavuklu sandwiç ve mantı geldi masamıza. Hepsi birbirinden özenli, lezzetli ve ucuzdu. Gerçekten çok memnun kaldık fiyat/performans oranından.


Özellikle salatalarına her yerde kolay kolay bulunmayan Kayakoruğu otunu koyarak bizi bizden aldılar diyebilirim. Tavuklu salatadaki, tavuk miktarı da oldukça boldu. Porsiyonları da çok büyük, bu salatalar sizi tıka basa doyuracak!


Domates çorbası ise gerçekten anneannemin elinden çıkmış gibi. Bol rende domates ile yapılmış harika bir vitamin ziyafeti.

Eğer yolunuz Kaş’a düşer ve ekonomik, temiz ve lezzetli şeyler atıştırmak isterseniz, Mola Cafe’ye mutlaka uğrayın! Yemek sonrasında da taze demlenmiş birer çay, var mı bizden mutlusu!


 Mola Cafe Emin Erdem Meydanı No: 3/B Kaş / ANTALYA
GittimYedim.Com, çok yazarlı, sosyal bir yemek girişimidir. Bu sitede gezdiğimizi gördüğümüzü değil, yediğimizi içtiğimizi anlatırız.

copirayt mopirayt: Bir takım şuursuz oburlar