Çalışmaktan yemek bile yiyecek vakit bulamaz olduk! Neyse ki Gökhan'ın damak zevki blog'un imdadına yetişti ve güzel bir yazı ile blog'umuza konuk oldu. Keyifli okumalar :)
''Çengelköy ana caddesi lezzet düşkünleri için bin bir fırsat ve gizli sırlar barındıran bir kaynak. El yapımı çikolatalar satan Çikolata-Kahveden, daha önce ismini bile duymadığınız yerlerden sayısız çeşit harika yerel ürünleri özellikle peyniri ile meşhur Peynirci Mehmet'e ya da 110 yıllık tarihi taş fırınına kadar sayısız güzellik var bu caddede.
Çok şanslıyız ki biz de burada oturuyoruz ve yeni açılan her mekan anında dikkatimizi çekiyor. Bu mekanlardan biri de, bir süredir hazırlıklarını gördüğümüz Zerde Künefe'ydi ve açıldığını görünce de hemen soluğu burada aldık.
Girişte işletmecisi bizi güler yüzle karşıladı. Zaten Gani Müjde'nin bir lafı var"gülmeyi bilmeyen dükkan açmasın" diye! İçeri girdiğimizde hemen büyük bir cam bölmenin ardında, küçük kömür yığınları ve üzerlerinde daha yemeden iştah kabartan künefeler dikkatimizi çekti. Birazdan yiyeceklerimizin çok güzel olduğu daha en baştan kendini belli etmişti:) İç dekorasyonun da insanı ferahlatan ve sakinleştirerek iştahını açan yapısı da midelerimizi iyice havaya sokmuştu!
Oturur oturmaz, mekanın işletmecisi hemen birer küçük bardak ılık süt ile geldi. Sütü, kan şekerini dengelemek için verdiğini anlatırken muhabbet koyulaştı. Künefe siparişlerimiz hazırlanırken dükkanı açma macerasını anlatmaya başladı. Butik ve en iyisini yapmak için çıktığı yolda künefe için Hatay'da bir süre kaldığından bahsetti. Sadece künefenin tereyağı için bile yaklaşık 3 ay araştırma yaptıklarını anlattı. Özellile katkısız saf terayağını edinmek için bir üretici ile anlaşmışlar var tüm sürecin kontrolünü kendilerinin sağladığından bahsetti.
Tam sohbetin en lezzetli yerinde, künefeler geleneksel sunum tepsilerinde önümüzde beliriverdi. Kadayıf, küçük bıçağı daha künefenin üstüne değdirmemle kesildi. Rahatlıkla söylebilirim ki, şu ana kadar işini bu kadar ciddiye alıp, en lezzetli künefeyi sunmaya çalışan başka bir yere daha rastlamamıştım İstanbul'da!
İçindeki, etrafta alışık olduğumuz, hafif tuzlu peynir yerine tamamen keçi sütünden bembeyaz ve tamamen tuzsuz peynir şöyle bir uzadı… uzadı… uzadı…
Şerbeti tam kıvamında; ne fazla ne de az ve boğazı yakmıyor. Öncesinde verdikleri ılık süt ile önceden dengelenmiş kan şekeri, böylesine ağdalı bir tatlı yendiğinde bile sizi rahatsız etmekten koruyor ve ağzınızda ise sadece meşe kömürünün odunumsu kokusu, çıtır çıtır ve her çatalda ustalık kokan bu künefenin eşssiz lezetti kalıyor...
Ardından ikram edilen, tarifini alamadığımız, harika bir çay ile müthiş bir akşam ziyafeti çekmenin rahatlığıyla çıktık oradan. Yolunuz Çengelköy'e düşmeyecekse hususi olarak Zerde için buraya mutlaka gelmelisiniz.
İşletmecisinin de dediği gibi "Eğer künefe seviyorsanız, bugün bir devrim yaşayacaksınız!"
Gökhan Akdeniz / Konuk Yazar

çengelköy etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çengelköy etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
18 Eyl 2013
17 Haz 2012
'Babamın Köftecisi' Recep Usta {Çengelköy - İstanbul}
Haftanın altı günü çalıştığı için, pazar günleri geldiğinde genelde dinlenmeyi hatta yataktan hiç çıkmamayı tercih ederdi. Günün bütün gazetelerini hatim eder, aldığım mizah dergilerini karıştırıp, ''Gırgır bunlara on basardı'' derken de genelde uyuyakalırdı. O tek pazar günü ise, babamla vakit geçirmek için tek fırsatımdı. Onu yataktan kaldırmak için yapmadığım şaklabanlık kalmıyordu, yataktan düşürmeye bile çalışıyordum ama çabalarım genelde nafileydi. Günün sonunda Alf izleyip, Simoviç'le Mehmet Ali Erbil'in dıbrıçkaları arasında süklüm püklüm yatağa dönüyordum...
Galatasaray maçının pazar gününe denk geldiği bir haftaydı. Bu hafta da yenilirsek, maçı kaybetmemize üzülmemin yanında yine evde oturacağımızı bilmemin tedirginliği de vardı içimde. Galatasaray'ın kazandığı günler tüm dertlerini unuturdu...
Sabah oynanan maç, radyo cızırtıları arasında bitmişti. Tanju'nun daha Mercedes almadığı yıllar olacak ki, gollerini sıralamış ve maçı kazanmıştık. Evin içinde heyecanla koşturuyordum ama mutluluğumun tek nedeni maçı kazanmamız değil, evden çıkma ihtimalimizin doğmasıydı. ''Maça daldık yemek yemedik yahu; karnım acıktı, dışarı mı çıksak?'' sorusunun ardından annemle göz göze gelmemiz ve benim odama fırlamam bir olmuştu!
Araba olmadığı için toplu taşıma tek alternatifimizdi. E malum, paranın da Türkiye'de pek bize uğramadığı yıllar. Gideceğimiz yer de, babamın çok sevdiğini söylediği, taa Çengelköy'de bir köfteci. Onu da dedem götürürmüş zamanında... Hava sıcak, zaten dar, kalabalık yerlere gelemezdi. Bunun da avantajıyla, o zaman bana limuzin gibi gelen bir taksiye bindik.
Yıllardır yorgunluktan gidemediği Çengelköy değişmiş, anıları silinmiş... Ama tadı silinmemiş olacak ki, kısa bir dolaşmanın ardından, elleriyle koymuş gibi buldu Meşhur Köfteci Recep Usta'yı...
O günden sonra yıllar geçti. Yataktan hiç çıkamayacak duruma gelmeden önce, birlikte yine Recep Usta'ya gidelim istedim, konuşamadım, konuşamadı...
Birkaç senedir hayalim olan motosikletime sahip olduğumda, en büyük heyecanım, tatlarını merak ettiğim her restorana gidebilecek olmamdı. Recep Usta'nın ise tadını merak etmeme gerek yoktu ama anılarım orada olduğu için ilk durağım oldu.
Biraz araştırmayla önce aklımdan çıkan adını hatırladım, sonra da yerini. Pek bir şey değişmemişti Recep Usta'da. Artık torunu devralmış işleri. Lezzet ve koku, anılarımı hatırlatacak aynı. Piyaz hâlâ kıvamında...
Diyet, sağlıklı yaşam vs. burada hikâye. Bir buçuk porsiyon köfteyle doyduktan sonra, bir porsiyon da keyif için yersiniz. Ben babam için yedim...
Recep Usta'da para çok dert değil. Köftenizi yersiniz, şu kadar ver yeter der, sizi üzmez.
Fırsatınız varken, hatta bu özel günde, babanızla Çengelköy'e gidin ve çarşı içindeki Recep Usta'nın köftelerini tadın.
Tüm babaların ve onları özleyen çocukların babalar günü kutlu olsun.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
GittimYedim.Com, çok yazarlı, sosyal bir yemek girişimidir. Bu sitede gezdiğimizi gördüğümüzü değil, yediğimizi içtiğimizi anlatırız.
copirayt mopirayt: Bir takım şuursuz oburlar