Alıp Gitmelikler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Alıp Gitmelikler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ağu 2010

Avrupa'dan Sokak Lezzetleri

Aldığı yıllık izninin bir bölümünü Avrupa'da kullanan sevgili yazarınız sizin için gitti, gördü ve yedi. Aslında bu bir toplama albüm olacak. Son birkaç senedir işim sebebiyle gittiğim ülkelerde gördüğüm, tattığım ilginç tatları aktaracağım.

İnsan, bir şehirde birkaç günden fazla kalmayınca, çok değişik mekanlarda yiyip yorum yapacak vakti olmuyor. En güzeli etraftakilere sormak tabi, onun için de etrafınızda damak tadına güvendiğiniz ve oraları iyi bilen birileri lazım. Bir diğer zor konu da yediğiniz 'ülkelere özgü' yemeklerin gerçekten de özgün tatlarında olup olmadığını anlamak. Ama yöreden yöreye fazla değişmeyen birşey var ki o da sokak lezzetleri.

O zaman yakınlardan başlamakta yarar var; mesela Atina'da hemen her meydanda gözlerimi kırpıştırarak tekrar bakmama sebep olan simitçiler gibi. Fotoğrafını çekemedim ne yazık ki ama şunu söyleyebilirim, ben bunlardan Konak meydanında da, Taksim meydanında da gördüm. Geçelim daha uzaklara.

Çok da uzak sayılmaz, Türk nüfusunun en çok bulunduğu şehirlerden biri Berlin'den başka bir simit geliyor: Pretzel. Garip şekilli bir cisim; niye öyle kıvırmışlar bilemiyorum ama lezzeti çok tanıdık. Sadelisi aynı çubuk kraker tadında, hamurunun üstünde iri iri tuz taneleri var. Bunun bir de peynirlisini yapıyorlar ama yemedim. Zaten bunu da bitiremedim, çok kuru geldi..


Berlin'in Türk esintili bir diğer lezzeti de, aslında Avrupa'nın dört bir yanında da bulabileceğiniz Döner Kebab. Yunanlılar da benzerini yapıyorlar ve onun adı da Gyros. Bizimkiler döneri pidenin arasına koyarken, Yunanlılar da pita'nın arasında veriyorlar. Yunanlılar, bir de, dönere sarmısaklı yoğurtlu bir sos da koymayı akıl etmişler. Bizim dönerciler niye denemez bilmiyorum, müthiş lezzetli. Berlin'de yediğim dönerin tadı bambaşkaydı. Etinden diyorlar. Tabi Berlin'li arkadaşım sağolsun, beni Türk mahallesindeki seçme bir dönerciye götürdü. Her yerde böyle lezzetlisini yiyemezmişim.

Şimdi gelelim Waffle'lara. Waffle deyince hemen akla Belçika geliyor. Tüm şehirlerde mutlaka Waffle'cıya rastlayabilirsiniz. Belçika'nın bir diğer önemli lezzeti de binbir soslu patat'lar. Bildiğin külahta patates kızartması. Patat, aslında Benelüx ülkelerine özgü bir sokak lezzeti sanırım, Lüxemburg'da sokak ortasında araba içinde satılmasa da yeniyor. Bu kadar farklı bira çeşitlerine sahip ve patates kızartması yemeyi seven insanlar bira ile patates kızartmasını birlikte yemeyi akıl edememişler. Neyse canım biz de sarmısaklı yoğurdu dönere koymayı akıl edememişiz :) Bunlar genelde patatesi, bol yağlı mayonezli veya mayonez bazlı soslarla yiyorlar ki -parantez içinde öyykk- patatesin yanında ketçap istediğiniz zaman turistlere alışık olunmayan yerlerde garip garip bakıyorlar..

Ben neden takıldım kaldım bu patata bilemedim. Asıl konumuz Waffle olmalıydı. Waffle'ın anavatanı Belçika; hem Brugge de hem de Brüksel'de tadına baktığım Waffle'ların hastası oldum diyebilirim. Aşağıda, sizin için yağmur altında fotoğrafladığımı görebilirsiniz. Sırf güzel gözüksün diye, sevmememe rağmen, krema da koydurdum değerli okurlarım. Sonra da o krema çöpe tabi. Sokak kedisi de yok ki memlekette ikram edeyim yesin. Belçika demişken, o mükemmel çikolatalarından bahsetmeden geçemeyeceğim. Resmen eriyince tadı değişiyor bunların, seviye atlıyorlar. Sıcak çikolata denilen içeceği oldum olası sevme(zdi)m, çünkü en ala kafede dahi içtiğimde bana kakaolu suyu andıran bu içeceğin gerçek versiyonunu Belçika'da içtiğimde Evreka! dedim. Resmen gerçekten erimiş çikolata ve içinde henüz erimeye yüz tutmuş küçük çikolata parçaları.. Mhhh!!!

Gelelim Belçika Waffle'ının Hollanda'daki akrabasına, Stroopwafel'a. Delft'te yediğimin hala tadı damağımda. Şeklini görünce tanıyacaksınız, bunu BİM'lerde de satıyorlar. Ama lezzeti daha hamuru sıcacıkken yemekte gizli. Aradaki şurup tam kıvamında oluyor. BİM'dekini birkaç saniye mikrodalgada ısıtın, benzeyebilir. Benzer demiyorum bakın :)

"Haring" yine Hollanda'dan farklı bir lezzet. Belli mevsimde taze -pişmemiş- yenen bir balık cinsi. Geleneksel olanı, bu bol yağlı çiğ balığı genizden aşağı sarkıtıp tek hamlede yemek. Benim gibi acemiler için de ekmeğin arasına koyuyorlar. Üzerindeki küp kesilmiş soğan, tadını biraz daha katlanılabilir yapıyor. Bana kalırsa tek kelimeyle rezalet, sizler için denedim. Yarısına kadar yemeyi başarabildim; sevebilmek için tamamen Hollandalı olmak gerekiyor kanımca :)

Şimdiki daha çok kahvaltılık aslında. Ama sokak lezzeti sokak lezzetidir. Birincisi pek meşhur Fransız kruvasanı. Kruvasanı başka şehirlerde de yesem de, Paris'te yediğimin tadına doyamadım. Tipik Fransız, sade, incecik ve gevrek; üzerinde hafif pudra şekeriyle. İşte aşağıda tipik Fransız kahvaltısı; baget ekmek ve kruvasanla..


Diğer lezzetimiz ise en uzaktan yerden, Lizbon'dan geliyor. "Pasteis de Bellem". Bu da yine milföy tarzı bir hamurun içinde vanilyalı pudingden oluşan basit bir tatlı. Üzeri ise fırında güzelce yakılmış. Kahvenin yanında mükemmel eşlikçi. Hele bir de fırından yeni çıktıysa, bir tane ile durmak çok zor.


Evet, işte böyle sayın gittimyedim.com takipçileri. Bu uzun yazı ile umarım yokluğumu affettirmişimdir. Avrupa'ya gidip yedikçe, yeni eklemeleri burada yapacağım. Bu arada, bunu yazan bir Türk mü bilemem ama lütfen aşağıdaki linke bir göz atınız. Wikipedia'nın ilgili makalesinde Türkiye'nin bir sokak yemekleri cenneti olduğundan bahsediyor ve her ülkeden birkaç sokak lezzeti örnek verirken, Türkiye'yi şehir şehir ayırmış!
http://en.wikipedia.org/wiki/Street_food

Yeni mekanlarda buluşmak üzere!

22 Mar 2010

Yedi-Sekiz Hasanpaşa Fırını {Beşiktaş - Istanbul}

Efenim güneşli bir günden hepinize merhaba!

Gittim Yedim ekibi olarak tam hız yazılarımıza devam ediyoruz. Ekibimize Izmir'den Ozge ve California'dan Hande de katıldı, kendilerine ağzımız dolu yemek yerken, ağız arasından da olsa kocaman bir hoşgeldin diyor ve son sürat yemeye devam ediyoruz, bizi izleyin anacım!

Bugünkü misafirimis Istanbul Beşiktaş'tan tarihi bir fırın. O kadar tarihi ki girişindeki taşlar eskimiş ve unlu mamullerinin tadı yıllardır değişmiyor. Çocukluğumda annemin elimden tutup götürdüğü, un kurabiyesi ve börekçikler aldığımız fırın, Yedi-Sekiz Hasanpaşa.

yedi sekiz hasanpaşa fırını beşiktaş
Temelde bir ekmek fırını olmakla beraber, tadı mükemmel, değişmeyen unlu mamülleri var Yedi-Sekiz Hasanpaşa'nın. Ufak acıbademcikler, minik börekçiklikler, yassı galetalar, halka, un kurabiyesi, susamlı çubuk, poğaçacıklar aklıma ilk gelen ciciler..

yedi sekiz hasanpaşa fırını beşiktaş
Bu güzelliklerden, "abi 2 tane ondan, 3 tane bundan" diye bir kesekağıdına doldurtup, iskeleye inip, çay eşliğinde sıcak sıcak yemek son derece makul bir hareket.

Acıbadem, halka ve minik börekçikleri eşsiz lezzette, demedi demeyin. Fiyatlar gayet normal, fırından alıyorsunuz neticede.

Bir başka fırın hikayesinde görüşmek dileğiyle.. Esen kalınız..
GittimYedim.Com, çok yazarlı, sosyal bir yemek girişimidir. Bu sitede gezdiğimizi gördüğümüzü değil, yediğimizi içtiğimizi anlatırız.

copirayt mopirayt: Bir takım şuursuz oburlar