Kebapçılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kebapçılar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Haz 2012

Kebapçı Enver Usta {Taksim - İstanbul}

13.01.2014 tarihi itibariyle bir düzeltme yazmak istedim;

Enver Usta taşınıp efsane garsonunu işten çıkardıktan sonra eski havasından ve lezzetinden uzak bir hal almış durumda. Bir ara tekrar gidip son yorumlarımızı yazacağız.

Öğle vakti Taksim'desiniz, tünele de yakınsınız ve canınız o saatte kebap mı çekti? Hemen tünel girişi ile Simit Sarayı'nın arasındaki dar sokağa girin ve sonuna kadar gidin. Karşınıza girişi yer altında olan Kebapçı Enver Usta gelecek. Hah, işte oraya dalıp kebap açlığınızı bastırabilirsiniz.


                       



Enver usta 20 yıldır orada ama müşteri kitlesinin çevre esnafının ve insanının dışına taşması, tahminen, son 6-7 yıl içinde olmuştur.

Mekan küçük, salaş ve salaşlık=lezzet oranı gayet iyi seviyede:)

Enver Usta'da kebap yemeden önce bir çorba patlatayım diyemiyorsunuz ama çorba yerine çok lezzetli bir bulgur pilavını mideye indirebilirsiniz. Hafif acılı, yanında bol yoğurtlu... Düşündüm de, sırf bulgur pilavı için bile Enver Usta'yı ziyaret edebilirsiniz!





Kebaplarına gelince;  İzmir'de Kelle'nin, İstanbul'da Şenol Kolcuoğlu'nun kebaplarını tatmış biri olarak aşmış, bitirmiş, yemezseniz geberirsiniz diyemem. Ancak Taksim civarındaki kebapçılardan da iyiler. Eh, sadece öğlen vaktinde açık oldukları da hesaba katıldığında özellikle de o civarda çalışanlar için bulunmaz  bir nimet Enver Usta.





İlk gidişimizde Adana ve Urfa kebabı denedik. Açıkçası Adana'nın kıvamı biraz daha sert ve ağızda kolay dağılmayacak düzeydeydi. Urfa ise tam beklediğim gibi ağızda dağılıyordu ve et tadı damakta daha çok kalıyordu. Meşhur olan tavuklarını ise bir dahaki gidişimizde deneyeceğiz ama ilk kez gidecekler için Urfa'sını tavsiye ederim. Acı sevenler de artık üzerine bol pul biber dökerler:)





Mekanda tek garson olarak Ahmet ağabey var. Adını nereden biliyorsun derseniz, bizim dışımızdaki herkes kendisine adıyla sesleniyordu:) Yani öğrenmek zor olmadı. Muhabbeti koyarsanız, yemek yerken sizi sıkmayacak, aksine yemek zevkinizi arttıracak garsonlar kategorisine kendisini dahil edebilirsiniz.

Bir buçuk Adana, bir Urfa, iki tabak bulgur pilavı, bir cola ve bir suyun günahı 28 TL. Taksim'deki bir yemek mekanı için fiyatlar oldukça uygun. 

Kısacası;

- Taksim'de kebap yemek için çok güzel mekan.
- Bulgur pilavı süper. Sırf onun için bile gidilir.
- Mekan küçük. Gaza gelip de 4-5 kişiden fazla gitmeyin.
- Öğlen 14'ten sonra gitmeye kasmayın, yiyecek pek bir şey kalmıyor. Zaten dükkanı da o civarlarda kapatıyorlar.

Haydi afiyet olsun.

Onursuz Kıl Adam yedi.

19 Mar 2011

Melekler Ocakbaşı {Beyoğlu - İstanbul}


Geçen kış aylarının ve Mart'ın soğuk günlerinin en güzel ve pratik öğle yemeği neydi diye sorarsanız, " sıcak bir çorba ve güzel bir kebap dürüm" der, adres olarak da Melekler Ocakbaşı'nı gösterirdim.

Melekler, İstiklal'in ara sokaklarında kalmış sıradan kebapçıların kaderlerini çoktan aşmış, özellikle de gecelerin favori mekanlarından biri haline gelmiş bir kebapçı. Ben de kendileri ile iş yeri yakınlığı aracılığıyla tanıştım ve müdavimi oldum.

Peki ne yenir bu Melekler'de? Başta da dediğim gibi, her gün çıkan Ezogelin çorbasını mutlaka içmeli, üzerine de bir adet Adana ya da Urfa dürüm patlatmalısınız. Benim gibi biraz obursanız, dürümleri 1.5 porsiyon tavsiye ederim :) Dürümlerinin dışında porsiyon olarak da alabileceğiniz tavuk kanatları ve kuzu şişi de oldukça başarılı... Bu arada, Melekler'in dürümlerinde fark yaratan ayrıntı ise, kesinlikle mor lahana turşuları!

Peki bir çorba ve dürüme sadece 7 lira vererek doyabileceğiniz Melekler Ocakbaşı nerede? İstiklal'e girdikten sonra, soldaki ilk sokağa dönüyorsuınuz. Ardından ilk sağa döndüğünüzde Melekler Ocakbaşı solunuzda sizi bekliyor olacak.

Telefon: 212 2430585

Hadi afiyet olsun:)

Onursuz Kıl Adam yedi.

5 Eyl 2010

Sabırtaşı Restoran {Galatasaray - Beyoğlu}


"Ali bey 1936 doğumlu, Kahramanmaraş'lı. Maraşta 1987 yılında işleri bozulunca elinde avucunda ne varsa satarak altı çocukla İstanbul'a gelmiş. Çareler aramış, hayat arkadaşı Fatma Hanım ile kafa kafaya verip içli köfte yapmaya karar vermişler. İşte içli köftenin hikayesi böyle başlamış.

Bir evde bir kadın içli köfte yapmış, Ali Bey satmış, Çicek Pasajı'nda, kahvelerde...Şimdi Beyoğlu'ndan geçen herkes tanıyor onu. Sabırtaşı içli köftesi... O kadar beğenilmiş o kadar tutulmuşki Hilton ve Hyatt otelleri sipariş vermiş.

Ve nihayet Ali Bey, yıllarca İçli köfte sattığı İstiklal Caddesi'nde Taksim ve Tünel Manzaralı restaurantını açmış.

Gelenekler ve ulusal değerler ancak sahip çıkılırsa yaşarlar. Ali Bey yılların yorgunluğu ve tecrübesi ile klasik Türk mutfağının doyulmaz lezzetlerini şimdi Sabırtaşı Kebap ile Sabırtaşı İçli Köfte ve Mantı salonunda sizlere sunuyor..."


Yukarıdaki paragraflar, Sabırtaşı Restoranın kısa hikayesi, sıcak bir restoranın hikayesi yani. Sabırtaşı bile çatlarmış derler ama bu sabırtaşı çatlamamış ve Beyoğlu'nun göbeğine yerleşmiş. Sabırtaşı, içli köftesiyle bugünlere gelmiş, ama kendine has yemekleriyle de lezzetlerini arttırmış ve büyük bir restoran olmuş.


Ali Bey artık hayatta değil, ama içli köfteleri hala vazgeçilmez bir tat durumunda. Daha önce yediğim içli köftelerden farklı, çok daha büyük ve doyurucu. İki tanesiyle direkt doyabilirsiniz hatta. Ama diğer nefis tatlardan mahrum kalmamak için, ilk gidişinizde bir tane yemenizi tavsiye ederim.


Sabırtaşı'nın menüsünde, içli köftenin dışında mantı ve kebap çeşitleri bulunmakta. Mantısı da gayet başarılı ama ilk gidişimde benim tercihim HarHar Kebabı oldu. İnce kesilmiş bifteğin kavrulması ile yapılmış oldukça güzel bir kebap çeşidi HarHar.


Evet, HarHar ve içli köfte çok güzeldi, ama masadan kalkarken diğer yemekleri tatmak için en çabuk ne zaman gelebilirim diye düşünüyordum. O kadar aklımda kaldı mekan.

Peki bu kadar güzel tatların ederi ne kadar? Fiyatlar ne çok pahalı ne çok ucuz, tam kıvamında ama Sabırtaşı'na ilk ziyaretinizi fiyata göre değil, güzel lezzetlerini tatmak ve Ali Bey'in eşssiz çabasını görmek için yapmalısınız. Böylece Sabırtaşı'na çıkan 5 kat merdiven bile koymayacaktır:)

Mekanın derdini anlatacak kadar bir internet sitesi de var: http://www.sabirtasi.com.tr/
Buradan mekanla ilgili her türlü bilgiye ulaşabilir ve gitmeden önce rezervasyonunuzu yaptırabilirsiniz.

Bana bu muhteşem içli köfteyi yedirdiği için Ali Bey'e ve Ali Bey'in restoranını keşfetmeme vesile olan 15 yıllık dostum Atak'a teşekkür ederim.

Onursuz Kıl Adam yedi.

Afiyet olsun.

7 Haz 2010

Canım Ciğerim - İlhan Usta {Beyoğlu - İstanbul}


Kelime oyunlu mekan isimleri her zaman eğlenceli olmayabiliyor ama Canım Ciğerim, ismindeki “geyik”ten önce lezzet vaat ediyor. O yüzden sıkıntı yok.

Türkiye’nin dünyaya açılan kapılarından biri olan “şiş kebap”, Canım Ciğerim’in tek besin kaynağı. Mönü masrafından da kurtulmuşlar böylece. Olay çok net; gidiyorsunuz, et mi ciğer mi diye soruyorlar, tercihinizi yapıyorsunuz ve takribi 10 dakika içinde siparişleriniz masanıza geliyor.

Şişlerden önce gelen ikramlar fena değil; dere otu, roka, maydanoz, acılı ezme, köz ve tava soğan, bol limon… Anlayacağınız standart şiş kebapçı ikramları. 4 kişi için de gayet yeterli.

Adam başı 1.5 porsiyon 15 adet şişe denk geliyor. Tek ve yarım porsiyonu ayrı ayrı getiriyorlar. Şişin tadını sıcak sıcak çıkarmak için ideal şartlar sağlanıyor yani. Kuzu şişlerin tadı ortalamanın üstündeydi ve güzel pişmişti. Bize kalan ise, etleri lavaşların arasına soğanla tıkıştırıp midelerimize gömmek olduk. Huzur içinde de sindirildiler. Ciğer’deki ilk takıntım olan koku sorunu da kesinlikle yok, sertlik de yok. Çok rahat yeniyorlar ve lezzet olarak, yine ortalamanın üstündeler. Hayatımda yediğim en iyi ciğer gibi bir iddiada bulunamam ama özellikle Taksim - Tünel civarında geçirilen bir gecenin ardından, kazınan mideleri kendine getirmek için çok isabetli bir mekan, Canım Ciğerim. Yalnız saatler ilerledikçe ayakta bekleme katsayısı da artıyor ama dönüşüm hızlı olduğu için süre çok uzamıyor, merak etmeyin.

Ciğerlerini löp löp mideye indirdikten sonra, yan masaya gelen künefeden gaza gelerek, biz de bir künefe ve 4 kaşık söyledik. Maalesef görüntü güzeldi ama tat olarak ortalamanın oldukça altında bir künefeyle karşılaştık. Şerbetin kıvamı ve peynirin erime oranı bizi hayal kırıklığına uğrattı. Boşa gideceğine midemize gitsin diyerek yedik ve ağız tadımızı bozmamızın üzüntüsüyle masamızdan kalktık.

Hazır kasaya gelmişken fiyatlardan da bahsedeyim. 1.5 şiş fiyatı 22 tl idi. 1.5 fiyatından yola çıkarak, 1 porsiyonun da 15 tl (0,50 kuruşu görmezden geliyorum) olduğunu çıkarabiliyorum. Yıllarca Öss’ye hazırlanmanın ve Fen-Matematik okumanın faydaları işte. Bir de ne işe yarayacak diyorduk! Fiyatları, porsiyonlarla ve mekanın yeriyle kıyasladığımda biraz fazla bulduğumu söylemeliyim. Ama lezzet yüksekliği, bu fazlalığın sizi etkilemesini engelliyor. O açıdan da çok sorun yok. Gerçi, birkaç hafta önce İzmir’de, neredeyse dörtte biri fiyatına yenen yemeklerden sonra, bünyenin İstanbul fiyatlarını kabullenmesi biraz zor oluyor ama yapacak bir şey yok.

“Anlattın anlattın da, nerede bu mekan” diyenler için; İstiklal Caddesi’nden kaptırın, Galatasaray’ı geçin, Tünel’e yaklaşırken sağda kalan Minare sokağa dalın(Darty geçtikten sonraki ilk sokak). Sokağın sonunda, solda kocaman tabelasıyla Canım Ciğerim’i göreceksiniz. Bu sokak Tavanarası restoranın sokağı olarak da bilinir bu arada(Tavanarası yazısı da gelecek, yakındır).

Afiyet olsun!

Onursuz Kıl Adam yedi.

Giderayak telefonunu da vereyim: 0212 252 60 60

31 May 2010

Adanalı Şenol Kolcuoğlu {Küçükyalı - İstanbul}

Yaklaşık 20 yıl, İstanbul'un Küçükyalı semtinde ikametimi sürdürdüm. Son 2 yıldır da Kozyatağı'ndayım ama hep, bir ayağım Altıntepe-Küçükyalı çevresinde olmaya devam ediyor. Seviyorum İstanbul'un bu yakasının sakinliğini, dinginliğini, güzel sahil şeridini. Sahildeki lokantaları, kafeleri, kokoreççileri de ayrı güzeldir bu yakanın. Bu sahil şeridinin, yeni sayılabilecek, bir "Adana" havası da var artık: Adanalı Şenol Kolcuoğlu - MetrelikKebap Restoran...

İlk olarak, Japon iş arkadaşlarını götüren bir dostumdan duydum burayı ve "yahu nasıl gözden kaçırmışım ben Kolcuoğlu'nu bunca yıldır", diyerek hayıflandım. Halbuki hayıflanmama gerek yokmuş; mekana gittiğimde öğrendim ki, henüz açılalı sadece bir yıl olmuş. Bir yıl olmuş ama hiç reklam yapmamalarına rağmen, sadece ağızdan ağıza yayılarak, yer ayırtmakta biraz geç kaldığınızda gidip sıra bekleyeceğiniz bir yer haline gelmişler.



Kolcuoğlu sahip olduğu muhteşem tatla ve yeri itibariyle "biraz" yoğun bir restoran. Gideceklere ilk tavsiyem bir gün önceden ya da gidecekleri günün sabahı yer ayırtmaları. Şimdi gelelim metrelik kebabın faydalarına. Bir kere, Adana'daki meşhur Kolcuoğlu'nun şubesi olması ve sizi hatırı sayılır bir uçak parasından kurtarması en büyük artısı diyebilirim! Mekanın konumu gerçekten süper. Gerçi ilk oturuşta, masanıza gelen yaklaşık 14 çeşit mezeden ve aparatiflerden manzarayı falan unutuyorsunuz. Aslında yemeklerini ballandıra ballandıra anlatmaya geçmeden önce, biraz garsonlarına değinmek istiyorum. Dışarıdan görüntüsü ciks bir restoran olmasına rağmen, garsonların sahip olduğu esnaf samimiyeti ve işlerini büyük bir sıcaklıkla yapmaları beni direkt etkiledi. Bir kebapçıda isen ortam samimi olacak, gelen kebaplardan sıcak olacak; bunu bilir bunu söylerim.




Ne diyorduk, evet masamıza gelen 14 çeşit farklı içerikli tabaktan sonra, masamıza bir arkadaş getirdiler. Arkadaş diyorum çünkü, bu arkadaşın boyu bir metre daha uzun olsa, 1.5 metrelik toplam uzunluğuyla bir insan boyutuna gelecek. Masamıza yatmış, üzerinden süper pişmiş parça tavuk, kanat vs. yediğimiz bir Adana kebap arkadaş. Bu arkadaşın boyu dışında eni de standart kebaplardan daha geniş. Kısacası, süper!


İçli köftelerinin de farklı bir tadı vardı ama gayet güzeldi.

Bu 50 cm'lik kebabı, taze mezelerimiz ile midemize indirirken, şef garsonla girdiğimiz muhabbet de yemek keyfimize ayrı bir tat kattı. Sayesinde masadaki bütün soğanı da kebapla birlikte midelerimize gömdük.



50 cm'lik arkadaşımızı gözümüzden süzülen bir damla yaşla bitirirken, garson'un "durun daha bitmedi" nidasıyla karşılaştık. Evet bitmemişti ve üstüne 2 çeşit tatlı, dondurma ve mevsim meyvelerinden oluşan 6-7 tabak daha geldi. Onları da midemizde kalan son boşluklara ite kaka sokuşturduktan sonra daha fazla yiyecek bir şey gelmeyeceğini öğrenerek rahatladık ve sandalyelerimize kabak gibi yayıldık.

Sayamadığım çeşitlilikteki bu masanın bize ederi ise adam başı 35 tl oldu. Genele vurduğumda ne çok iyi ne çok kötü bir fiyat, tam kıvamında ve yemekler bu paranın hakkını kesinlikle veriyor. Restoranın politikasında mönü yok, masanıza her şey geliyor. Ama bu mantık çerçevesinde fiyatlara tek tek bakıldığında, fiyatların kötü niyetli olmadığını anlıyorsunuz; zaten hesap dökümü gelince de bütün ayrıntıları görebiliyorsunuz. Benim için tek can sıkıcı nokta, yiyemediklerimizin ziyan olacak olmasaydı. Bu israfı önlemek için belki mönü de ufak bir esnekliğe gidebilirler; bu da naçizane tavsiyemiz olsun.

Kolcuoğluna Bostancı sahilden sarı dolmuşlarla ya da minibüs yolundan Küçükyalı sahile inerek erişebilirsiniz. Küçükyalı alt geçitinden geçip, Maltepe tarafına doğru yapacağınız 5 dakikalık bir yürüyüşle mekana gidebilirsiniz.

İsteyene internet siteleri de var: http://metrelikkebap.com/

Onursuz Kıl Adam yedi.

Afiyet olsun!

12 May 2010

Ezogelin {İsmetpaşa Cd. - Uşak}

İlk defa İzmir dışında bir şehirden, eşimin memleketi olması sebebiyle sık sık gittiğimiz Uşak'tan karşınızdayım sevgili lezzet severler. Her gelişimizde uğramayı adet edindiğimiz mekan olan Ezogelin'i buranın yerlisi olan kime sorsanız tarif eder size. Hani bilirsiniz nüfusu fazla olmayan şehirlerin ortak özelliği olan bir 'mecburiyet caddesi' vardır. Tatil günleri gençlerin uğrak yeridir, bir solukta boylu boyunca yürünmesi durumunda her adımda bir tanıdığa rastlanması olmazsa olmazıdır. İşte Uşak ili mecburiyet caddesi olan İsmetpaşa caddesinin sonunda, Belediye'nin arkasında diye tarif edebileceğimiz bir yerde bu Ezogelin. Ayrıntılı bilgi için www.ezogelin.com
Yanlız bu kadar popüler bir mekanın Öz Ezogelin'leri, Ultra Ezogelin'leri de türememiş değil ama lütfen itinayla tarif ettiğim yeri arayınız, çünkü başka yerde şubemiz yoktur diyorlar kendileri. Sloganları da 'Ezogelin bize gelin' :)
















Aslında kebap insanı değilim ama gel gör ki bu mekanda zevkler ve renkler birbirine girebiliyor. Öncelikle iki katlı kısmın üst katını fotoğrafladım sizin için, tipik bir kebapçı atmosferi, Türk motifleriyle süslü, açık mutfak ve hayli temiz.















Şimdi asıl bomba geliyor, aşağıdaki fotoğraflarda gördüklerimiz 'ikram' efendim. Burada yemeklerin geç gelmesi insanları kesinlikle rahatsız edemez, hatta ikramlar bitince acaba yemeği nasıl yerim endişesi baş gösterebilir. Geç gelsin de acıkalım moduna girebilirsiniz. Tam da benim gibi sabırsızlara göre aslında. İkram olarak keşkek, --- evet ya yanlış duymadınız bildiğiniz kuzu etli keşkek, ana yemek bu-- salata, cevizli tulum loru, sucuk -- yaa ama nasıl sucuk bak canım çekti-- çiğ köfte, güveçte peynirli mantar, tereyağı ve tabi ki muhteşem lavaş ekmeği geliyor.















Biz buraya geldiğimizde bu blog'da yer alması gerektiğinden emindik ve hepimiz farklı tatlar denedik. Bir kere pidesi ortalamanın üzerinde, ben, favorim olan kaşarlı kuşbaşılıyı denedim. Pidesi çıtır ve etleri pişmişti, kaşkuşlunun tek hatası pide fırınını cayır cayır yakıp kuşbaşını çiğ bırakmak olurdu, işte burada o hatayı yapmamışlar. On üzerinden sekiz buçuk veriyorum, buçuğu pideyi özlememe verin lütfen, böyle durumlarda ne yazdığımı bilemiyorum.



















İskenderi kıymadan(bizim bey et döner sever burun kıvırdı) ama benim favorim bu gerçekten de. Dönerin içinde eti ve yağı ayrı ayrı görmeye tahammülüm yok, olacaksa böyle olmalı iskender. Zevk meselesi.




















Küçük birader Engin kuzu şiş dedi, ete kömürün tadı sinince o ağır kokusu kayboluyor, lokum kıvamında, ben bile denedim. Şimdi ne biçim gittimyedim yazarısın diyeceksiniz, etin yağını yemez, kuzu eti sevmez. Ama sizin için yaptıklarımı küçümsemeyin lütfen sadece koklamakla kalmadım kuzu eti tattım değerli lezzetseverler.
























Bunun sonunda bir de tatlı yemek lazımdı tabi yer kalsaydı, haydi beni geçin gerçek bir obur olan beyimin annesinin evine yürümeye mecali kalmadı desem abartmış olmam herhalde. Burada kahvelerimizi yudumlarken tek düşüncemiz eve gidip uyumak iken üç saat İzmir yolunda direksiyon sallama mecburiyeti bizi derin düşüncelere daldırdı.

Gelelim fiyat-kalite olayına. Kişi başı onsekiz gibi bir fiyat ödedik, tabi bu Uşak için oldukça yüksek bir meblağ, ben ise İzmir'deki tikky kebapçılardan doymadan kalktığım günlerin hatırına helal olsun diyorum.

19 Nis 2010

Şanlıurfa2 Enra Kebap Salonu {Bornova - İzmir}

Evet efendim, bendeniz kebaba biraz düşkün olduğumdan yine bir kebapçıdayız. Daha önce methini duyduğum bir yer olan Bornova Manavkuyu'daki Şanlıurfa Enra Kebap salonuna gittik. Bu ilk gelişim değil daha öncede gelmiştim. Keşke o gelişimi yazsaymışım çünkü bu seferki ziyaretimizde bazı şeylerin değiştiğini gördük. Bu arada üstteki resim arka kapısı. Çok büyük olmasa da arka tarafında otoparkı mevcut.

Girişi yaptıktan sonra size mekandan biraz bahsedeyim. Havaların ısınması ile birlikte ve günlerden de cumartesi olması dolayısı ile bahçede ki masaların nerdeyse tamamı doluydu. İçerisi o kadar dolu olmasa da hatırı sayılır bir kalabalık vardı. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bu kadar kalabalığa verilecek hizmetin kalitesi.

Şöyle ki; mekanın tuvaletlerini daha temiz görmek isterdik, siparişimizin daha hızlı ve sıcak gelmesi diğer taleplerimizden. Kısaca yediğimiz tatlardan bahsetmek istiyorum.

Her zaman olduğu gibi yemekten önce yine bir adet lahmacunu hüp diye mideye indirdim. Hamuru ince açılmış, kararında pişirilmiş gayet lezzetiydi.

Siparişlerden önce ikram olarak sofraya gelenler ise daha önceye göre biraz eksilmiş olmakla beraber lezzet olarak fena değildi. Bulgur pilavı, antep ezme, yoğurtlu semiz otu ve salatadan oluşan dörtlüde en çok yoğurtlu semizotunu beğendiğimi söyleyebilirim.

Bu akşam kebap yerine iskender söyledim. Nedense canım başka bir şey istemedi. Belki de seçmekle uğraşmak istemedim. Bu arada, iskender aşağıdaki resimde görüldüğü gibi. Ancak en son bana geldiği için ve 1,5 istediğim halde tek getirdikleri için sinirlendiğimden çekmeyi unuttum. Bu resimde kendi sitelerinden alıntı.

İskenderi yoğurtlu ve soslu tercih ederim ve her zamanda keyifle yerim. Ama burada yediğim iskenderden bu keyif alamadım. Bir şeyler eksik ya da fazla. Eti ile ilgili bir problem değildi bu. Sanırım tereyağından olacak, yedikten sonra ağızda acı bir tat bırakıyor. Bu sebeple sadece karnımı doyurmak için yedim iskenderi o akşam.

Siparişim iskender olabilir ama grup olarak gitmenin avantajı olsa gerek, patlıcan kebabının da tadına baktım. Patlıcanlar da et de güzel pişmişti. Ama yine de, patlıcan kebabı, benim yemek isteyeceğim bir yemek değil. Ya da doyabileceğim desem daha yerinde olur. Çünkü pilav, zaten ikram ettikleri pilavdan, onun dışında iki biber biraz maydonoz. Patlıcan pişmişti evet ama hiç tadı yoktu.

Tadına baktığım ve keşke yeseydim dediğim bir yemek olarak beyti sarmanın adını verebileceğim. Daha henüz tabağı geldiğinde insanın gözü doyuyor. Şu an resmine baktıkça yeniden yiyesim geliyor. Evet yine aynı pilav,maydonoz ve biber var ama bu mönüde soğan ve domates de eklenmiş servise. Lavaşa sarılmış ve üzeri sosla zenginleştirilmiş eti damakta güzel izler bırakıyor. Tekrar gidersem hiç düşünmeden bundan isteyebilirim.

Bu gece yemek olarak bahsedeceğim son mönü ise ızgara tavuk. Servis edilen tabaktaki ızgara sayısına bakıldığında gayet yeterli ve doyurucu sayıda geliyor. Yanında pilav, maydanoz, soğan ve domatesle servis ediliyor. Lezzet olarak kendi adıma yorum yapmam hata olur, çünkü tadına bakmadım ama karşımda yiyen arkadaşın on parmağını da tabağın içinde görünce kötü olacağını düşünmek yanlış olur sanırım.

Şanlıurfa2 Enra Kebap salonu için söylenebilecek birkaç gözlemim mevcut:

- Mekanın daha temiz halini görebilmek açısından belkide hafta içi gitmek daha iyi olabilir. Bu sayede servis daha hızlı olabilir.

- Fiyatlardan biraz bahsedecek olursak içeceği, lahmacunu ve kebabıyla kişi başı ortalama fiyat 18-20 TL oranında değişiyor.

Eğer gitmek isterseniz Şanlıurfa2 Enra Kebap salonunun telefon ve adresini aşağıda bulabilirsiniz. Afiyet olsun efendim.

Tel: 0 (232) 348 66 63 0 (232) 348 62 45
Adres: Sakarya Cad. No:34/1 Bornova Manavkuyu Pehlivan Oğlu Yanı
BORNOVA/İZMİR

14 Nis 2010

Öz Urfa Cemal Usta {Girne Bulvarı - İzmir}


Öz Urfa Cemal Usta'nın İzmir'de bir tek yeri var zannediyordum, oysa öğrendim ki beş şubesi daha bulunuyormuş. Benim sizlere bu yazımda bahsedeceğim yer ise Öz Urfa Cemal Usta'nın Girne bulvarında bulunan şubesi. Aslında, eminim ki diğer şubeleri de aynı kalitede ve lezzettedir.

Kebap, pide,lahmacun ve bu tarz yiyeceklerin olduğu konseptinde, menü içeriği oldukça zengin. İlk gittiğim zaman, gerçekten seçim yapmakta çok zorlanmıştım.

Seçimimi yapıp yemekler geldiğinde Ali Nazik kebabında karar kılmakta ne kadar doğru bir karar verdiğimi anladım. Bu arada yemekler gelene kadar ki süreçte, balon ekmek, tereyeğı, antep ezme, salata vb. gibi ikramları bulunuyor. Ali Nazik kebabı geldiğinde ilk işim küçük parçalar halinde doğranmış etin tadına bakmak oldu. Nasıl pişirmişlerse, sanki lokum gibi ağızda dağılıyordu, enfes bir tadı vardı. Bu mekana giderseniz tavsiye edebileceğim yemeklerden.




Döner her yerde yapılır ama her yerde yenmez. Öz Urfa Cemal Usta'nın yerinde ister sade, isterseniz yoğurtlu soslu iskender yiyin, eminim ki bundan çok keyif alacaksınız. Zaten etin tadına baktığınızda döner sizin için farklı bir görünüme bürünecektir.



Söylediğiniz ana yemeği beklerken kendinizi çok aç hissediyorsanız, belki bir de, bir lahmacun söylemek isteyebilirsiniz. Öz Urfa Cemal Usta'da yapılan lahmacun, isterseniz acılı isterseniz acısız olarak gelebiliyor. Tadı da gerçekten çok lezzetli. Kıymasının lezzeti, hamurunun pizza gibi kalın olmayışı ve pişiriliş tarzı ile gerçekten çok güzeldi.

Ufak bir ayrıntıdan bahsedeyim. Ana yemeği beklerken, ikramlardan ve lahmacundan yerseniz, kendinizi ziyadesiyle doymuş olarak hissedebilirsiniz. Çok aç değilseniz, bu süreçte ana yemeği beklemenizi tavsiye ederim.



Bahsettiğim gibi, aç olarak gittiğinizde bütün mönüyü yiyebileceğiniz düşünebilirsiniz. Ama bir noktadan sonra tıkanıp kalıyorsunuz. Burada sadece tadına baktığım şeyleri yazabildim. Bu noktada, son olarak kiremitte kaşarlı köfteden bahsedeceğim.

Siparişi toplu olarak verdiğinizde en son gelen yemek diyebilirim. Hatta arkadaşlarınız, yemeğini bitirmeye yaklaşmışken siz yeni başlayabilirsiniz. Aceleniz varsa tercih etmeyebilirsiniz. Daha önce başka yerlerde de yemiş olduğum bu yemeği tercih ettiğim için ne sevindim ne de üzüldüm. Yani Öz Urfa Cemal Usta'da yediğim Kiremitte kaşarlı köfte için tamamen nötr durumdayım.

Yemeğin ardından, genelde bu tür yerlede künefe tavsiye edilir. Bu tavsiyeyi ben de sizin için yapabilirim. Bu mekanda gelen künefe tatlı olarak tercih edebileceğiniz bir çeşit.

Genel olarak söyleyebilirimki, servisi iyi; fiyat, ortalama dört kişilik bir aile için 50-70 TL arasında değişiyor. Temizlik olarak bakıldığında da gayet düzenli ve temiz gözüküyor.

Ben sadece Girne bulvarındaki yerini denediğim için buranın adresini vereceğim, ancak internet adreslerine girdiğinizde tüm adreslerini bulabilir ve online yemek sipariş hizmetininden yararlanabilirsiniz.

Girne Öz Urfa Cemal Usta : Girne bulvarı No:201/15 ( Karşıyaka Emn. Müd.yakını)
Telefon :0232 3670979




6 Nis 2010

Cemre Kebap {Kazasker -İstanbul}

Yaşlandıkça şekerimin çıkacağından, kolestrolümün ya da tansiyonumun yükseleceğinden değil, sırf bunlar yüzünden bir daha kebap yiyememekten korkarım. Kebapsız bir hayat, peh!

Bu düşüncelerim doğrultusunda, son dönemde, evime yakınlığıyla da birleştiğinde favorilerimden olan bir kebapçıdan bahsetmek istiyorum, Cemre Kebap.


Kadıköy'den Maltepe tarafında giderken Kazasker ışıklarda indiğinizde ulaşabildiğiniz Cemre Kebap, tam 30 farklı kebabı mönüsünde barındırıyor. Hepsini deneme şansım henüz olmadı. Ama denediğim terbiyeli kuzu şiş, abugannuş, halep işi ve külbastı doğrultusunda kebap ustalarının gayet iyi olduğunu söyleyebilirim. Özellikle terbiyeli kuzu şiş, yemeğe doyamayacağınız bir kıvamda. Gidip her öğün yiyebilirim.


Kebaplarının yanında pideleri ve lahmacunları da oldukça iyi. Özellikle de lahmacunları, son dönemde anlamsız fiyatlara satılan ve içinde 10 gram kıymanın bulunduğu lahmacunlar yüzünden ortaya çıkan doyma ihtiyacımı kat be kat giderdi. Tadı da cabası.


İskenderi için ise ortalama diyebilirim. Ne çok süper, ne çok kötü. Canınız çok iskender isterse gidip yiyebilirsiniz, ama çok bir şey beklemeyin. Hala favorim Kebap Hocası 'dır iskender için!

Kebap fiyatları 10 TL ile 20 TL arasında değişiyor. Tabi bu isteyeceğiniz porsiyona göre değişiklik gösterecektir.

Cemre'de hoşuma giden bir diğer şey de, açık ayranı sürahi ile getirmeleri ve kebap keyfiniz boyunca doya doya içebilmeniz. Hem de hesaplı bir fiyatla.


Cemre Kebap, İstanbul - Anadolu yakası ve Göztepe-Kazasker-Kozyatağı çevresinde yaşayanlar ve canı kebap çekenler için iyi bir tercih olacaktır.

Adres: Şakacı Sok. N:75/a Kazasker - İstanbul
Telefon: 0216 380 36 20

6 Mar 2010

Kelle'nin Yeri {Basmane-İzmir}


İsminden kelleci, söğüşcü sanılmasın. İzmir'de gelmiş geçmiş yediğim en iyi kebapları yapan mekan burası. Ustanın lakabı Kelle. Usta ölünce lakap oğluna/çırağına geçmiş. Bundan 3 sene kadar önce Kelle'nin öldüğünü duyunca oğlu/çırağı demişti 3. kuşak Kelle benim artık diye. "Kelle öldü. Yaşasın yeni Kelle"

Kelle'nin Yeri, İzmir'in Basmane semtinin arka sokaklarına düşen, normal şartlarda girmek istemeyeceğiniz arada derede bir mekan. Arada deredeliğine tezat oldukça bilindik bir mekan. Her taraf Kelle'ye gelen ünlülerin fotoğraflarıyla kaplı.




Ulaşım

Basmane Şifa Hastanesinin yanından giriyorsunuz. oteller sokağı ile kesişip az aşağıya. oteller sokağının bitimiyle de sola dönüyorsunuz. sağda çıkmaz sokak gibi dar bir sokak var. İşte o sokağın sonu Kelle'nin Yeri. Her gidişimde aranmışımdır ben de bulmak için. Oteller sokağının sonunda sorun soruşturun esnafa bulamazsanız.





Olayı nedir?

Olayı adanadır, ciğer şiştir. Yanında getirdikleri acılı ezmedir, üstüne yiyeceğiniz künefedir. "Kelle"'ye söyleyip köşedeki bakkaldan aldırılıp kebapla birlikte tüketilebilen biradır, rakıdır. Arka fonda mütemadiyen çalan İbrahim Tatlıses, Urfa sıra geceleri kayıtlarıdır.

Mekanın atmosferi insanı nasıl etkiliyosa artık, bir süre sonra konuşurken k'ler g'ye doğru kayıyor. Gırtlak nameleri kelimelerinizi istila etmeye başlıyor. Tecrübeyle sabittir.

Kelle the 3rd. , oldukça cana yakın. 25-30'lu yaşlarda tahminen İki, üç kez giderseniz sizi unutmuyor, müdavim muamelesi yapıyor. Fiyatları makul. Son 2-3 senedir gidemiyorum ama ortalama bir kebapçıya gitseniz ödeyeceğiniz ayarda diyebilirim. Umarım değiştirmemiştir.

Kimi şirketlerin, banka çalışanlarının zaman zaman mekanı kapattığı da oluyor. Alkollü, çalgılı, kebaplı şirket eğlencesi. Öyle bir güne denk gelirseniz, salyalarınızı geri yutup tıpış tıpış geri dönmek zorunda kalıyorsunuz. O kötü oluyor işte.

Ha bu arada, gayet salaş bir mekan. Sakın dört başı mamur bir sunum, nizami garsonlar falan beklemeyin. Bekliyorsanız gitmeyin. Müşteri değil de misafir gibi hissetmek istiyorsanız o zaman fazla beklemeyin. :)




Tadilata girmiş, değişmiş diyorlar. Bu yazıdan sonra illa bir gün ayarlayıp tekrar gidicem, artık farz oldu. Yeni izlenim ve fotoğraflarla anlatırım.
GittimYedim.Com, çok yazarlı, sosyal bir yemek girişimidir. Bu sitede gezdiğimizi gördüğümüzü değil, yediğimizi içtiğimizi anlatırız.

copirayt mopirayt: Bir takım şuursuz oburlar