29 Haz 2010

Çorbacı {Beyoğlu – Istanbul}

Taksim Çorbacı’yı birkaç kez TV programlarında görüp merak etmiştik. Her gün 49804308934 çeşit çorba yapıyorlarmış düşünsenize, böyle bir yer merak edilmez mi?

Istanbul ziyaretlerimizin birinde önünden geçerken Gravel ile göz göze geldik. Tok olmamıza rağmen içeri girdik. Sıra sıra dizilmiş bir dünya tencere, her biri farklı, çorbalar nefis gözüküyor.

Bizim gibi karar veremeyenler için çorbaları tattırdıkları minik strafor kadehleri de var hem.

çorba içsek
Ben bir peynir manyağı olarak Hellim Peynirli çorba içtim, beyim Gravel ise Soğan Çorbası içmişti. Benim çorbam çok başarılıydı, gerçekten beğendim.

Ayrıca içli köfte gibi ufak aperatifler de yok değil. Turşu da cabası. Bir de her masada kocaman bir plastik kutu oluyor, içinde küp küp kesilmiş ekmek kıtırları. Dilediğiniz kadar çorbanıza boca edebiliyorsunuz.

yemek çorbacı
Her şey self-servis ve fiyatlar uygun. Mekanın tek eksisi, çorbayı fast-food mantığıyla sunmasından öne gelen “strafor tabakta servis edilme” durumu. Eğer porselen tabak da verseler 10 üzerinden 10 vereceğim kendilerine.

İnternet sitesi: http://www.bycorbaci.com.tr/

Irazca yedi.

Kale Cafe - {Rumelihisarı - İstanbul}

İşte yoğun bir hafta geçirenler için Cuma tatil, Cumartesi eğlence ve Pazar da kahvaltı günüdür. Tabi her genelleme doğru değildir ama genel davranış skalası budur. Bu sürecin en zoru da her hafta heves edilen, "Pazar sabahı Boğaz'da kahvaltı " kısmı olur genelde. Geç yatılan bir gecenin ardından, "sabah 10:00'da kalkıp gidiyoruz" vaatleri asla gerçekleşmez. Hadi kalktın diyelim kendine gelmek ayrı bir zorluktur. Hadi kendine de geldin diyelim; Pazar sabahı İstanbul trafiğine girmek, hele de Ortaköy trafiğinin kızgın yollarından boğazın serin kollarına atlamak Çin işkencesi gibi gelir. Eğer bütün bunları kafanızda bitirip motive olabildiyseniz, güzel bir kahvaltı için Rumelihisarı'ndaki Kale Cafe'ye doğru yola çıkmışsınız demektir.

Haftasonu kahvaltı seçeneklerinin başında gelen Kale Cafe'nin kanımca en büyük esprisi yeri ve kalvaltılık porsiyonlarının muadillerine göre daha büyük olması.



Yeri ve ulaşımı, trafiği saymazsak, toplu taşıma ile gayet kolay. Beşiktaş'a ulaştıktan sonra, Rumelihisarı tarafına giden herhangi bir otobüse binip, Rumelihisarı durağında inerek(Durakta inip geriye doğru bir yüz adım falan atınca mekanın önüne geliyorsunuz) Kale Cafe'ye rahatça ulaşabiliyorsunuz.

En güzeli, sabah açlık eşiğinizi biraz yükselterek saat 13:00'dan sonra gitmek. Böylece, kurt gibi aç olmanın yanında, hem dışarıda yer bulabiliyor hem de yaya yaya kahvaltınızı edebiliyorsunuz. Aslında kahvaltı da değil, bir nevi keyif seansı oluyor yaptığınız.

Kalabalık gidince, ortaya kişi sayısına yetecek kadar serpme kahvaltı, bireysel olarak da sahanda sucuklu yumurta ya da menemen almak en doğru hareket. Serpme kahvaltının porsiyonları oldukça yeterli, özellikle de birçok yerde tadımlık gelen bal-kaymak ikilisi, burada süper boyutlarda geliyor; en çok hoşuma giden özelliği de bu. Peynir ve zeytin kombinasyonları da gayet lezzetli, domatesleri de gayet taze.




Kale Cafe'de canımı sıkan tek şey, sahanda yumurtaların genelde hep az pişmiş gelmesi ya da yumurtalarının lezzetsiz olması. Bir türlü ayıla bayıla yiyemedim yumurtalarını anlayacağınız.

Fiyat konusunda ise, altı kişilik kahvaltı artı sahanda yumurta türevleri vs. derken, genelde kişi başı 15 - 25 TL arası bir para ödüyorsunuz. Performanslarına göre fiyatları da gayet makul seviyede diyebilirim.


Mekan zaten genel olarak aşina olunan bir yer olduğu için fazla uzatmadan yazıyı bitiriyor ve haftasonuna Pazar kahvaltısına kalkmayı düşünenleri şimdiden kendilerini motive etmeye ve saatlerini ayarlamaya davet ediyorum.

İnternet Sitesi: http://www.kalecafe.com/

Afiyet olsun.

Onursuz Kıl Adam yedi.


25 Haz 2010

Ciğerimi Ye - Edirne Ciğercisi {Alsancak / İzmir}

Edirne ciğeri ile tanışmam bundan yaklaşık bir 15 sene evvele dayanıyor. Edirne'ye bir akraba ziyareti münasebetiyle gittiğimizde, bizi "buranın nesi meşhur?" sorusuna cevap olacak bir yere götürmüşlerdi. O güne kadar bilmediğim bir şey "Edirne ciğeri". İncecik kesilmiş, una bulanmış ve kızartılmış mükemmel bir lezzet. Sonraki 15 sene zarfında ben bu tadı unutmadım ya da tadını unutsam da, yediğim zaman aldığım hazzı unutmadım. Alsancak'da dolanırken "Meşhur Edirne Ciğercisi" yazısını gördüğümde sevincim de o yüzden. Seneler sonra o tadı tekrar anımsamak hoş oldu benim için. Edirne'deki orjinal meşhur ciğerci kadar bombastik değil ama Edirne'ye gitme imkanımız olmadığına göre elimizdekiyle mutlu olacağız. Salaşvari bi dükkan, öyle dört dönen garsonlar falan beklemeyin.


Ulaşım
Yeri oldukça merkezi. Alsancak, Kıbrıs Şehitleri'ne giriyoruz. Soldan ikinci sokağa, Akbank'ın köşesindeki sokağa giriyoruz. Sokağın sonundaki köşe dükkan.

Olayı Nedir?
Tabi ki Ciğer. yanında verdikleri kuru biber kızartması var ki o da mükemmel bir şey. Her seferinde bir kaç tane daha isteyim diyorum sonra unutuyorum. Menülerinde cacık, piyaz ve pilav da bulunuyor. Ciğer sakatat neyim yemiyorsanız piyaz ve cacık oldukça başarılı. Irazca ile gittiğimizde (ki kendisi sakatat yemiyor. Üzülüyorum bu yüzden onun adına zaman zaman, bu tatları bilmiyor, alamıyor diye) piyaz ve cacığından gayet memnun kalmıştı. Eğer değiştirmedilerse piyazın zeytinyağını gayet başarılı bulmuştum. Cacık da "zengin cacığı", yani yoğurdu bol, kıvamlı, suyla fazla seyreltilip salatalıklı ayrana meyletmemiş cacık oluyor. Pilavı için bir yorumum olamayacak. Cacık ve piyazı tercih ettiğimden yemedim.

Etobur olan ama kolay kola da et beğenmeyen, dışardan bir şey yerken 5 kere düşünen baştan dudağı büküp beğenmez edayla yemeğe başlayan annenemize de paket yapıp götürdük "ciğer ciğer" diye aş ermeye başlayınca zira Irazca eve sakatat sokmuyor üzüyor bizi :). Sonuç? Gınam gınam yedi valla. Arada soruyor "yolunuz o ciğerciye düşmüyor mu?" diye. "Aman canım ne gerek var evde yapmaya, zahmete, sizin o ciğerci güzelmiş" diyor. Yolumuz düşsün bu aralar da biz bi paket daha yapalım bizim etobura :)

Tam rakamları hatırlamıyorum ama fiyatları da makuldu. İnternette gördüğüm kadarıyla, ciğer+pilav+ayran menüsü 11 TL imiş.




Ps : "löplöpçüye düzeltmesi için teşekkürler. Edirne ciğeri galeta unu ile değil, normal un ile yapılıyormuş. Düzelttik. Teşekkür ettik.


Gravel İzmir'den yedi. Söz sende "gittimyedim"



21 Haz 2010

Mano Burger - {Beyoğlu - İstanbul}

Son dönemde en büyük merakımız dev burgerler oldu. Sanırım artık herkes fast food hamburgerlerden bıkmış durumda ki, fast food dışı hamburger sektörü her gün büyüyor. Daha önce Dükkan Burger'den bahsetmiştik. Be sefer masamızda, her ne kadar hamburger köftelerinin yapılışı farklı olsa da, Mano Burger var.

İstiklal Caddesi'nin en sonunda (Tünel'de) yer alan Mano Burger, Taksim'e son birkaç gidişimde yemek için uğradığım yegane mekan durumuna geldi. Ev yakın olsa yanmışım zaten, her gün giderdim.



Mano Burger de bir serbest hamburger girişimi (Çok iktisatçı ağzı oldu sanırım). Büyük etli, bol malzemeli, sınırsız soslu ; yani kafanız rahat şekilde hamburger yiyip, karnınız pek ve cebiniz delinmeden çıkabileceğiniz bir mekan, Mano Burger.

Bir kere Dükkan Burger'in en büyük eksisi olan fiyat! kriterini direkt ekarte ediyorlar. Hamburgerlerinin menülü seçenekleriyle de Dükkan Burger'e fiyat performans olarak tur bindiriyorlar. Ama başta da dediğim gibi, her ne kadar Dükkan Burger'le Mano Burger'i karşılaştırsam da, köftelerinin yapılış ve tat olarak farklı olduğunu belirtmeliyim. Dükkan Burger'in hamburgerlerinin içeriği bir köfteden çok eti andırıyor. Çünkü hazırlanış ve pişiriliş mantığı tamamen farklı. Mano Burger ise klasik hamburger köfteleri yapıyor ama saf ve 200 gr. olarak. Dükkan Burger/Mano Burger kıyasından fast food'çular/Mano Burger kıyasına geçersem; Fast Food zincirlerinde yiyebileceğiniz en büyük hamburgerlerden her açıdan daha avantajlı ve doyurucu burgerler yemek istiyorsanız öncelikli tercihiniz Mano Burger olabilir.



Mano Burger'in menüsü ise gayet sade; Mano, Ottoman, Chicken, Fish, Miss ve Oxnard Burger'den birini seçip karnınızı doyurabiliyorsunuz. Ben Ottoman, Oxnard XL ve Mano'yu denedim. Ottoman'ın en önemli farklı, arasında hellim peyniri olması. Ağız tadınıza katkıda bulunabilecek bir tercih olmuş. Ben fena bulmadım. Mano ise sanırım en çok satan hamburgerleri. Burgerde klasik tadı arayanlar için ideal. En büyük artısı ise karamelize soğanı, hastası oldum soğanın! Oxnard XL'ı da açlıktan gözünüz döndüğünde yiyebilirseniz. Zira kendisi 300 gr köfte içermekte... Ayrıca Spooky'nin yediği Chicken Burger de gayet başarılıydı. Özellikle yumuşaklığı çok hoşuma gitti, tavuk sevenler için ideal anlayacağınız.

Gelelim Mano Burger'in cüzdanımıza olan katkısına. Fiyatları, rakipleri ile kıyaslandığında gerçekten çok iyi; Tek Burger'ler 7.75 - 12.75 TL arası (12.75 olan Oxnard XL ise 300 gr köfteli), Menüler ise 10.75 - 14.90 TL arası. Menü de bol patates ve şişe Coca-Cola geliyor(Bu da ayrı bir artı benim gözümde:) Menülerlerle beraber gelen sosların da şişede olması ve istediğiniz kadar kullanabilmeniz de hamburger yeme zevkinizi arttıran ayrı bir özellik!



Son ziyaretimizi blog ahalisi ile yaptığımız Mano Burger'i biz çok sevdik. "Taksime gelmişim, acayip de acıkmışım, canım da kocaman hamburger istiyor, cebi de deldirmeyeyim daha akşamı var" bunun diyenler için ideal bir mekan Mano Burger...

Tel: 0212 292 75 40/41/42

Afiyet olsun.

Onursuz Kıl Adam yedi.

15 Haz 2010

EVTAT Ev Ürünleri {Göztepe - İstanbul}



Türk insanı olarak, evimizden ya da ailemizden uzak kaldığımızda, en çok özlediğimiz şeylerin başında yemekler gelir. Yurt dışına çıktıysak Türk yemeklerine, öğrenci olarak şehir dışına gittiysek annemizin yemeklerine karşı koyulamaz bir özlem duyarız. Sanırım aynı duyguları, ben de, 25 günlük Interrail'in artık son günlerinde, Türkiye'ye yaklaşırken, Yunanistan'da kavuştuğum kuru soğanlı ve beyaz peynirli salatayı gördüğümde yaşamıştım; iki damla yaş süzülmüştü gözlerimden(valla soğandan değildi!) Yeni keşfettiğim Evtat - Ev Ürünleri de evinden uzakta olanlar için muhteşem bir alternatif...




Evtat'ı yeni keşfettim dedim ama onları 11 yıldır birçok kişi zaten keşfetmiş, sanırım ben biraz geç kalmışım. Neyse geç olsun da güç olmasın...

Evtat, adı üstünde ev yemekleri yapan bir mekan. Ev yemeklerinin yanında farklı mezeler, zeytinyağlılar, tatlılar ve isteğe özel farklı yemekleri de yapıyorlar. Anlayacağınız çeşitte sınır yok.




Yıllardır geçtiğim bütün güzergahlarda, yaşadığım farklı yerlerde birçok ev yemeği yapan yer görmüşümdür. Hatta bunların bir kısmının açılışına bile şahit olmuşumdur ama ömrü uzun olanını pek görmemişimdir. Bu noktada Evtat, 11 yıllık geçmişiyle beni kafadan etkiledi, gerçekten büyük bir başarı. Tabi 11 yıldır sadece, evinden uzakta olanların ev yemeği hasretini gidermiyorlar; çalışmaktan heba olup eve gelen ailelerin, özel davet ve toplantıları olanların vs. de bir numaralı tercihi olmayı başarmışlar.

Evtat'ın farkına vardığımda internet sitelerinden sipariş vermek yerine, gidip sipariş vermeyi tercih ettim. Konumları gerçekten çok güzel, mekan da ayrı bir güzel. Ürünleri yapan Elçin hanımla, annesiyle ve babasıyla da tanıştım. Samimi ve çok sıcak insanlar; işlerini de gerçekten çok seviyorlar. Sipariş merkezli çalıştıkları için mekanları biraz küçük ama yeterli; temizlik ve titizlik konusunda ise gerçekten çok iyiler. Tabi bu titizlik malzeme seçimlerinde ve tatlarını korumada da direkt göze çarpıyor.

Ürün yelpazeleri de oldukça geniş. Bütün ürünlerini ayrıntılı olarak http://www.evtat.com 'dan görebilirsiniz. Konusu açılmışken; internet adresleri de birçok kurumsal şirketten bile başarılı, belirtmeden geçemeyeceğim. Sade, anlaşılır ve pratik...

Ben ilk siparişimde hastası olduğum yiyecekleri seçtim: Su böreği, mercimek köftesi ve zeytinyağlı yaprak sarma. Su börekleri oldukça başarılı. Pastanelerin sıradan, bol yağlı, tuzlu peynirli böreklerinden sıkılanlar için ilaç gibi. Hamurunun incecik açıldığını böreğin inceliğinden ve yerken fark ediyorsunuz. Peynir konusunda da titiz davrandıkları kendini belli ediyor. Fiyatı da kg başına 17 TL. Yani, fiyat/performans oranı da üst seviyede.



Mercimek köftesi özel hastalıklarımdan biridir. Evtat, mercimek köftesinde de işin piri diyebilirim. Malzeme kıvamı süper. Marketlerden aldığınız abuk köftelere kesinlikle benzemiyor, tam ev işi! Tek gözüme çarpan, köftelerin biraz "sıkı" olmalarıydı. Sanırım yolda gelirken dağılmasın diye biraz daha sıkı bir şekil verilmiş.



Gelelim Elçin hanımın favori ürünüm dediği zeytinyağlı yaprak sarmaya. Fazla uzatmayacağım, süper! Özellikle yaprak seçimleri kendini belli ediyor. Tap taze, harcı süper, çok iyi pişmiş, sert değil... Fazla da diyecek bir şey yok, herkese tavsiye ederim. Fiyatı da kg başına 22 TL. Fiyatı biraz yüksek duruyor ama kesinlikle hak ediyor, şüpheniz olmasın.



İlk aşamada aldığım su böreği ve mercimek köftesini, haftasonunu beraber geçirdiğimiz blog ahalisinden Gravel ve Irazca da çok beğendi. Hep beraber midelerimize gömdük hepsini.

Başta da dediğim gibi ürün yelpazeleri çok geniş. Yakın bir zamanda bütün ürünlerinin fiyatları da internet sitelerinde olacakmış. Temel ürünleri ve fiyatları genel olarak şöyle: Börekler 17 TL civarı, Kurabiyeler 19-20 TL, özel Çorum mantıları (Aileri tarafı Kayserili olan biri olarak mantı konusunda biraz tutucuyumdur ama mantılarını da ilk fırsatta deneyeceğim) 6-12 TL, mezeler 18-22 TL. Menüleri dışında da sipariş alıyorlar, bu da başka bir artı özellikleri daha.

Mekanın yeri ise, Marmara Üniversitesi'nin tam karşısındaki Kuyubaşı Aralık sokakta. Kalamışta da bir şubeleri var. İnternet sitelerinden ayrıntılı bilgileri bulabilirsiniz(İnternet siteleri çok başarılı demiştim değil mi?)

Tel: 0216 345 31 12

Son olarak, benim annem çok daha iyi yapar demeyin mutlaka deneyin diyorum.

Afiyet olsun.

Onursuz Kıl Adam yedi.


7 Haz 2010

Canım Ciğerim - İlhan Usta {Beyoğlu - İstanbul}


Kelime oyunlu mekan isimleri her zaman eğlenceli olmayabiliyor ama Canım Ciğerim, ismindeki “geyik”ten önce lezzet vaat ediyor. O yüzden sıkıntı yok.

Türkiye’nin dünyaya açılan kapılarından biri olan “şiş kebap”, Canım Ciğerim’in tek besin kaynağı. Mönü masrafından da kurtulmuşlar böylece. Olay çok net; gidiyorsunuz, et mi ciğer mi diye soruyorlar, tercihinizi yapıyorsunuz ve takribi 10 dakika içinde siparişleriniz masanıza geliyor.

Şişlerden önce gelen ikramlar fena değil; dere otu, roka, maydanoz, acılı ezme, köz ve tava soğan, bol limon… Anlayacağınız standart şiş kebapçı ikramları. 4 kişi için de gayet yeterli.

Adam başı 1.5 porsiyon 15 adet şişe denk geliyor. Tek ve yarım porsiyonu ayrı ayrı getiriyorlar. Şişin tadını sıcak sıcak çıkarmak için ideal şartlar sağlanıyor yani. Kuzu şişlerin tadı ortalamanın üstündeydi ve güzel pişmişti. Bize kalan ise, etleri lavaşların arasına soğanla tıkıştırıp midelerimize gömmek olduk. Huzur içinde de sindirildiler. Ciğer’deki ilk takıntım olan koku sorunu da kesinlikle yok, sertlik de yok. Çok rahat yeniyorlar ve lezzet olarak, yine ortalamanın üstündeler. Hayatımda yediğim en iyi ciğer gibi bir iddiada bulunamam ama özellikle Taksim - Tünel civarında geçirilen bir gecenin ardından, kazınan mideleri kendine getirmek için çok isabetli bir mekan, Canım Ciğerim. Yalnız saatler ilerledikçe ayakta bekleme katsayısı da artıyor ama dönüşüm hızlı olduğu için süre çok uzamıyor, merak etmeyin.

Ciğerlerini löp löp mideye indirdikten sonra, yan masaya gelen künefeden gaza gelerek, biz de bir künefe ve 4 kaşık söyledik. Maalesef görüntü güzeldi ama tat olarak ortalamanın oldukça altında bir künefeyle karşılaştık. Şerbetin kıvamı ve peynirin erime oranı bizi hayal kırıklığına uğrattı. Boşa gideceğine midemize gitsin diyerek yedik ve ağız tadımızı bozmamızın üzüntüsüyle masamızdan kalktık.

Hazır kasaya gelmişken fiyatlardan da bahsedeyim. 1.5 şiş fiyatı 22 tl idi. 1.5 fiyatından yola çıkarak, 1 porsiyonun da 15 tl (0,50 kuruşu görmezden geliyorum) olduğunu çıkarabiliyorum. Yıllarca Öss’ye hazırlanmanın ve Fen-Matematik okumanın faydaları işte. Bir de ne işe yarayacak diyorduk! Fiyatları, porsiyonlarla ve mekanın yeriyle kıyasladığımda biraz fazla bulduğumu söylemeliyim. Ama lezzet yüksekliği, bu fazlalığın sizi etkilemesini engelliyor. O açıdan da çok sorun yok. Gerçi, birkaç hafta önce İzmir’de, neredeyse dörtte biri fiyatına yenen yemeklerden sonra, bünyenin İstanbul fiyatlarını kabullenmesi biraz zor oluyor ama yapacak bir şey yok.

“Anlattın anlattın da, nerede bu mekan” diyenler için; İstiklal Caddesi’nden kaptırın, Galatasaray’ı geçin, Tünel’e yaklaşırken sağda kalan Minare sokağa dalın(Darty geçtikten sonraki ilk sokak). Sokağın sonunda, solda kocaman tabelasıyla Canım Ciğerim’i göreceksiniz. Bu sokak Tavanarası restoranın sokağı olarak da bilinir bu arada(Tavanarası yazısı da gelecek, yakındır).

Afiyet olsun!

Onursuz Kıl Adam yedi.

Giderayak telefonunu da vereyim: 0212 252 60 60

2 Haz 2010

Alin's {Alsancak - İzmir}

Eskiden, yani İzmir’de yaşarken, Kıbrıs Şehitleri’nde hep önünden geçtiğimiz, ama “çok pahalı ya burası” deyip mümkünse girmediğimiz bir restorandı Alin’s. Seneler sonra İstanbul’a taşınıp kazıklanmaya alışan bünyeler haline geldiğimizden olsa gerek, son İzmir seyahatimizde mekanı tekrar ziyaret etmeye karar verdik.

Sevinç Pastanesi’nin sağından Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ne girdiğinizde barlar sokağına gelmeden sol tarafta şık bir restoran göreceksiniz. İşte mekanımız burası. Tamamen açılan ön cephesiyle havadar bir ortam yaratsa da, İzmir gibi bir şehirde açık havada az sayıda masayla hizmet vermesi aslında olumsuz olarak düşünülebilir. Neyse ki iç mekan da oldukça geniş ve bu “eksiği” kapatacak nitelikte.

Masaya oturur oturmaz bizi sevimli ve komik Amerikan servisler karşılıyor. Yemek gelene kadar bunları inceleyip hem keyifli vakit geçirebiliyor, hem de zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Bu arada, hoş bir ayrıntı olarak, oturduğumuz süre boyunca mekanda Blackmore’s Night çalındığını belirtmek isterim.

Bu gidişimizde yemek tercihimizi karışık fırında makarna (7.90 YTL), lazanya (8.25 YTL) ve krep mix’ten (8.50) yana kullandık. Karışık fırında makarna ve krep mix’in tadı oldukça iyiydi, ama şahsen asıl hoşuma giden yemek lazanya oldu. Mönüde bunların haricinde kırmızı etle yapılan yemekler, beyaz etle yapılan yemekler, pizzalar, salatalar ve içinde alkollü içkilerin de olduğu çok sayıda içecek seçeneği var. Özellikle açık kısımda yer bulduysanız aperatifler eşliğinde içeceğinizi yudumlayabilir, Kıbrıs Şehitleri’nin kalabalığını seyre dalabilirsiniz.

Kesilen fişlerde ücretin YTL, USD, Euro ve Pound olarak ayrıca yazıyor olması da yabancılar açısından büyük rahatlık olmuş. Hatta bütün bunların en altında ücreti TL cinsinden (yani altı sıfır atılmadan önceki haliyle) yazmaları yaş olarak büyük olanları ve ücretleri hala milyon olarak telaffuz edenleri de mutlu eder diye düşünüyorum.

Son olarak, aramızda burayı okuyan girişimci arkadaşlar da varsa belirtmek istediğim bir şey var. Alin’s franchise olayına sıcak bakan bir işletme. Zaten İzmir dışında Muğla, Aydın, Marmaris ve Bodrum’da da şubeleri mevcut. Hani parası olanlar bir güzellik yapıp İstanbul’a da bir şube açsalar ne güzel olur. J

Genel olarak Alin’s’in porsiyonları oldukça tatmin edici, fiyatları ise ortalama düzeyde. İzmir’de çok daha uygun fiyata karnınızı doyurabilseniz de ayda bir Alin’s’e uğramanız cebinizde büyük yara açmaz. Mekanın fotoğraflarını görmek ve adres vs bilgilerini almak isteyenler için websitesi: www.alins.com.tr

GittimYedim.Com, çok yazarlı, sosyal bir yemek girişimidir. Bu sitede gezdiğimizi gördüğümüzü değil, yediğimizi içtiğimizi anlatırız.

copirayt mopirayt: Bir takım şuursuz oburlar