19 Ara 2011

Isırmaya Kıyamayacağınız Tatlar – “2Cute2Bite”


Yılbaşına sayılı günler kala etrafımızdaki hemen herkesi bir hediye alma telaşı aldı gidiyor. İnsanlar artık özel günlerde sevdiklerine özel ve mümkünse benzersiz hediyeler almak istiyorlar. Tabii GittimYedim.com ailesinin üyeleri için bulunabilecek en özel ve en benzersiz hediyenin yemek olmasına şaşırmamak gerekiyor.


Aslı ve Özge işte bu özel ve benzersiz tatların yaratıcılarından sadece ikisi. Mutfağa girip kolları sıvıyor ve kendi deyimleriyle “ısırmaya kıyamayacağınız tatlar” yaratıyorlar. Markalarının adı da bu deyime birebir uyuyor zaten: “2Cute2Bite” Bekarlığa veda, kına, nişan, düğün, doğum günü, hoşgeldin bebek, diş buğdayı, sevgililer günü, yıldönümü, yılbaşı, mezuniyet gibi özel günler ve geceler için isteğe bağlı olarak tasarlanan nefis butik kurabiyeler, pastalar ve cupcake’ler… Hepsi bu ikilinin ellerinden çıkıyor. Bize özel hazırladıkları şahane kurabiyeleri burada görebileceğiniz gibi daha pek çok farklı çeşidi de http://www.facebook.com/2cute2bite adresinde bulabilirsiniz.


Nefis kurabiyeleri görünce halay çeken GittimYedimciler. 
Yedim Abi'nin diline dikkat. :)

Fiyatlara gelince: GittimYedim.com’a özel hazırlanan kurabiye seti 35 TL. Zencefilli tarçınlı tereyağlı ya da sadece tereyağlı tarifle hazırlanan küçük adamlar 3,5 – 4 TL. Facebook sayfasında görebileceğiniz 5 cm üzeri kurabiyeler 5 – 7 TL, 20x20 cm boyutundaki büyük boy kurabiyeler ise 60 TL civarı. Cupcake’lerin tanesi 5 TL, pastalar ise 60 – 90 TL fiyat aralığında. İstediğiniz tasarıma ve özelliklere göre fiyatlar değiştiği için sipariş vermeden önce kendilerine danışmak en mantıklısı. Siparişleri en az dört gün önceden vermeniz gerektiğini de hatırlatmak gerekiyor. Ayrıca şehir dışına da gönderim yapıyorlar.
                     

Fabrikasyon ve birbirinin aynı hediyeler yerine hem lezzetli hem de benzersiz bir hediye vermek ya da sadece nefis yiyecekler yiyip midenizi bayram ettirmek istiyorsanız 2Cute2Bite’ı size gönül rahatlığıyla tavsiye edebiliriz. Sorularınız ve siparişleriniz için 2cute2biteme@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 695 24 37 ve 0532 524 24 32 numaralı telefonlardan kendilerine ulaşabilirsiniz.

6 Ara 2011

Yeşil Yemek Evi {Bornova - İzmir}

Evinden uzakta okuyan üniversite öğrencilerinin başındaki en büyük dertlerden biri hiç şüphesiz evde yemek yapma, sonra da o yemeğin bulaşıklarını toplama faslıdır. Senelerce aile yanında kaldığı için bu tür işlerle uğraşmayı gereksiz görmüş olan bünyeler öğrenci evine çıkınca çoğunlukla sudan çıkmış balığa döner. Özellikle de erkek arkadaşlar. J Ege Üniversitesi Kampüsü’nün kurulu olduğu İzmir – Bornova’da bulunan Yeşil Yemek Evi öğrencilerin imdadına yetişen mekanlardan sadece biri.

PTT Bornova Şubesi’nin karşısında bulunan Yeşil Yemek Evi, dışarıdan bakınca ufak tefek bir cafe gibi görünse de içeri girince ev yemeği yemek isteyenler için küçük çaplı bir cennet haline geliyor. Ev yemeği yapan çoğu mekan gibi daha önceden hazırlanmış olan yemekleri tezgah üzerinde görebiliyor, istediğiniz yemekleri seçip istediğiniz miktarda alabiliyorsunuz. Biz tercihimizi İzmir köfte, fırında makarna ve özel sosla hazırlanmış çıtır tavuktan yana kullandık.

Esnaf lokantası kıvamında bir yer olmadığı, daha az insana hizmet verdiği için yemeklere konan yağ, tuz vs gayet yerinde. Ben yemekleri “az” istemiş olmama rağmen porsiyonların da oldukça doyurucu olduğunu söyleyebilirim. Fiyatlandırmalar ise şu şekilde yapılmış: Köfte yemekleri 7 TL, tas kebabı 8,50 TL, makarna ve pilav 3 TL, tavuk yemekleri 6 TL, sebze yemekleri 5 TL, fırın makarna 3,50 TL. Tabii her gün farklı yemeklerin yapıldığını söylememize gerek yok. Sadece öğle yemeklerinde hizmet veren Yeşil Yemek Evi, uygun fiyata güzel yemek yemek isteyenler için iyi bir alternatif. Masa sayısı çok az olduğu için özellikle şirketlerin öğle tatilleri sırasında gidildiğinde yer bulmanın biraz zor olması tek kötü yanı diyebiliriz.

25 Ağu 2011

Orfe Büfe Tostçu Mustafa {Manisa}

Geçenlerde yolumuz Manisa merkeze düştü ve karnımız acıktığında arkadaşımızın tavsiyesiyle bu büfede tost yedik.

Orfe Büfe Tostçu Mustafa
Böyle bir lezzet yok diyebilirim, tostun her çeşidini yapıyorlar ama benim favorim, döner-kaşar-turşu-vb içeren "Dönerli Tost". Gerçekten lezzet uyumuna şaşıracaksınız, üstelik bu güzelliği duble içerikle ve kola beraberinde yemenin bedeli sadece 5TL!

Yolunuz Manisa merkeze düşerse ve bu mükemmel tostu tatmak isterseniz, Orfe Büfe Manisa Coffee Corner'ın hemen karşı sırasında, 8 Eylül Caddesi üzerinde.


I. sizler için yedi.

4 Ağu 2011

Gittik Yiyemedik: Deniz Restaurant {Alsancak – İzmir}

Geçenlerde yakala.co fırsat sitesinde Alsancak Deniz Restaurant kampanyası vardı, 39 TL’ye üç çeşit meze, kalamar, balık, meyve, salata ve iki tek rakı. Biz de bu fırsatı görünce hemen atladık, biliyorsunuz Alsancak Deniz Restaurant İzmir’de ün yapmış ve rezervasyonsuz hayatta yer bulamayacağınız meşhur bir işletme. Biz de işletmenin namına güvenerek, 40.yıl şerefine yaptıkları bu kampanyadan kupon satın aldık.

Şimdi burada bir not işlemek istiyorum, bizim bu Türk işletmeler sanırım fırsat sitelerinin mantığını kavrayamadı. Bir işletme neden fırsat sitelerinde yer alır? Hizmetten indirimli yararlanmaya gelen müşteriyi memnun etmek, bu vesile ile onu ve arkadaşlarını kazanmak ve onun tekrar bu hizmeti almasını sağlamak, YANİ MÜŞTERİNİN AYAĞINI İŞLETMEYE ALIŞTIRMAK İÇİN YAPILAN BİR REKLAMDIR FIRSAT SİTELERİ.

Deniz Restaurant olaya sanırım, “ucuza verilen ikinci sınıf hizmet” gözüyle baktı, sanki onu kolundan tutup zorla fırsat sitelerine sokmuşlar gibi davrandı.. Neden mi böyle düşünüyorum, filmi geri saralım..

OLAY NASIL BAŞLADI

Yakala.Co Deniz Restaurant kampanyasından, arkadaşlarımızla gitmek için bir sürü fırsat satın aldık. Fırsat metninde, (Cumartesi-Pazar günleri hizmet verilir) yazıyordu. Biz bunu her normal insan gibi (haftasonu da hizmet verilir) olarak anladık çünkü bu ibarenin başında SADECE yoktu. Rezervasyon yapmak için aradığımızda, sert ve kaba bir dille uyarıldık. Şimdi kabalık burada başlıyor.

Şimdi, ben bu işletmenin yerinde olsam,

HANIMEFENDİ KUSURA BAKMAYIN, İLANDA NET BİR ŞEKİLDE BELİRTMEMİŞİZ, BEN SİZİN MAĞDURİYETİNİZİ GİDERMEK İSTERİM AMA GERÇEKTEN HAFTAİÇİ BU KAMPANYADAN YARARLANMANIZ MÜMKÜN DEĞİL. AMA SİZİ KIRMAMAK VE BU DURUMDAN MEMNUN ÇIKARTMAK ADINA CUMARTESİ GÜNÜ EN ÖN MASAMIZI SİZE VERELİM VE TATLI BİZİM İKRAMIMIZ OLSUN..” derdim..

Peki onlar ne dedi?

“İSTERSENİZ 50 KİŞİ ALMIŞ OLUN, HAFTAİÇİ GELEMEZSİNİZ”.

Gerçekten çok şukela ve kibar bir bakış açısı. “Hadi”, dedik. Sinirleri bozmayalım, kuponları ikişer ikişer haftasonu kullanalım ve rezervasyonumuzu yaptık.

Cumartesi akşamı iki çift olarak gittiğimizde, biza harika bir masa ayrılmıştı. “Helal olsun Deniz Restaurant’a” diye düşündük. Derken servis başladı.

Mezeler bize seçtirilmedi ve sorulmadı. Yemekhaneye yemeğe inen tabldotçular gibi önümüze üç kayık tabakta, içinde tek bir patlıcan olan süzme yoğurt, kokmuş konserve bamya, küçük parçalara ayrılmış turşular geldi. ALSANCAK DENİZ RESTAURANT’TA EMİNİM NORMALDE DE BU KALİTEDE MEZELER SERVİS EDİLİYORDUR.

Hadi dedik huysuzluk yapmayalım.. Kalamar güzeldi, salalar ufacıktı, rakılar açık olarak servis edildi şişeleri hiç GÖRMEDİK. Allah bilir ne içtik gerçekten merak ediyorum.

Bu arada masaya istediğimiz ekmekler yarım saat sonra geldi.

Kuponumuzda kültür çipura vardı. Şöyle diyeyim, kültür çipuranın kilosunu ben pazardan 15liraya alıyorum. Deniz Restaurant bize şu yukarıdaki büyüklükteki çipuraları servis etti, bizzat gelen tabağın resmidir. Şaka gibi, gerçekten, domatesin büyüklüğünü görüyor musunuz? Şimdi bir de balığa bakın? PES!

DAHA DA GİTMEYİZ

Sonuç mu? Bir daha asla Deniz Restaurant Alsancak’a gitmem, bir arkadaşıma tavsiye etmem, gidecek olana da başıma gelen bu olayı anlatır ve yolundan döndürürüm. Onlar o gün bize verdikleri kokmuş meze ve küçük balıkla fırsat sitesinden olan kazançlarını kendilerince arttırdılar ama gelecekteki bir sürü potansiyeler müşteriyi kaybettiler.

Gerçekten süpersiniz Deniz Restaurant Alsancak! Yakala.Co, bu kadar kötü bir hizmeti bize sattığın için seni de kınıyorum.


Gittik Yemedik. Daha da gitmeyiz Deniz Restaurant Alsancak’a.

16 Tem 2011

Usta; Bana Bir Adana, Bir Kadeh de Şarap!

Bir sinema meraklısı olarak, küçüklüğümden beri, şarabı filmlerde görerek tanıdım. Filmlerde gördüğüm şarap, oldukça aristokrat ve içenlerin şekilden şekile girdiği bir içkiydi. Önce şarap gözlerle süzülür, anlamsız hareketlerle sallanır, gözler kapatılıp koklanır ve ufacık bir yudum alınarak ağızda yuvarlanır da yuvarlanırdı... Bu yüzden, kendimi birçok kez'' Yahu, iç de gitsin işte, koca koca biftekler tabağında ağzının içine bakıyor sen hala şaraptasın'' diye bir serzeniş içinde bulmuşluğum vardır.

Şarabın tadıyla tanışğımda da lise yıllarında ve tek seferde 8-9 dürüm kebap yemeğe çalışan bir ergendim. Tadı nasıldır acaba diye arkadaş ortamında aldığımız ucuz bir şişe şarabın direkt mideme inmesiyle ile çok da iyi bir başlangıç yapamadık şarapla... Kısacası herhangi bir kebapla şarabın ağız tadımda bir araya gelmesi imkansız gibi bir şeydi ilk dönemlerde.

Zaman içerisinde yemek zevkimi her geçen gün arttırak midemi şenlendirmeye devam etsem de, şarap ile ilişkimiz hep mesafeli oldu. Şimdi görüyorum ki, bu dönem içerisinde de ağız tadım hep eksik kalmış...

Bir süre sonra meyveli şaraplar hayatıma girdi. ''Şaraptan anlamak'' terimi ile daha tanışmamış biri olarak, meyveli şaraplar resmen beni tavlamıştı. ''Şarabın meyvelisini seviyorsam, normal şaraplara bir şans daha vermeliyim sanırım'' düşünce balonuyla gezdiğim bu dönemde, yardımıma Kayra Wine Center'da katıldığım bir Şarap-Peynir tadımı koştu:) Özellikle farklı tulum peynirlerinin beyaz şarapla efsane uyumunu damağımda hissettikten sonra geri dönüşü zor bir yola girdiğimi fark ettim! Ve bu yolun sonunda da durağım, Levent'teki Köşebaşı Restoran'da, güzel bir tulum peyniri ve Buzbağ Beyaz ile açtığım güzel bir akşam yemeği oldu...

Buzbağ Şarapları'nın ''Efsane Gurmelerini Arıyor'' yarışması çerçevesinde dahil olduğum bu güzel akşam yemeği, Kayra Wine Center müdürü Cüneyt Uygur'un konuşması ile bir nevi geniş bir aile yemeği havasında başladı.


Geceye katılan herkes kendini ve şarapla hikayesini anlatırken, ben, kendimi tulum peyniri ve Buzbağ Beyaz'a kaptırmıştım bile. Tulumla bir araya geldiğinde asiditesi iyice ortadan kalkan ve peyniri yemenizin ardından ağzınızda muhteşem bir tat bırakan Buzbağ Beyaz - Emir Narince, alıştıktan sonra vazgeçemeyeceğiniz bir şarap...

Cüneyt Bey'in akıcı ve eğlenceli anlatımı ile şarap ve kültürü ile biraz daha yakınlaşırken, masamıza Gavurdağı salatası ve çiğ köfteler gelmeye başladı. Şarabın yoğunluğuna nasıl bakılacağını ve içindeki aromaları nasıl hissedeceğimizi öğrendikten sonra da, ilk testlerimizi de çiğ köfte ve Abugannuş üzerinde yaptık. İçeriğini közlenmiş patlıcanın oluşturduğu Abugannuş, Buzbağ Klasik ile aradığım tadı yakalayamasa da Buzbağ Elazığ Öküzgözü ile bana değişik bir deneyim yaşatmayı başardı...

Gecenin esas beklediğim anı ise farklı kebapların ve çöp şişin ve masaya gelmesi ile başladı. Bu noktada açık olmam gerekirse Köşebaşı Restoran'da beklediğim ya da alışğım tadı bulamadım. Ama ana fikrimiz şarap olduğu için yemeklere tek başına değinmek yerine şaraplarla ahenginden gitmeyi tercih edeceğim...

Yıllarca şalgamın ve ayranın eşliğinde mideye indirdiğim kebaplar ve şişler Diyarbakır Boğazkere ve Elazığ Öküzgözü ile gerçekten farklı bir tada büründü ve damağımda farklı bir his bıraktı. Aslında bu efsane tatların efsane tamamlayıcısı Buzbağ Rezerv olmalıydı ama Buzbağ Rezerv'in yüksek asiditesi ve ağzı buran yapısıyla bir türlü anlaşamadık...

Gecenin sonlarına doğru Buzbağ şarapları ile koyulaşan muhabbet hem kafalarımızda hem de ağzımızda çok hoş tat bir tat bırakmıştı. Yıllar sonra şarapla aramdaki mesafe azalmış ve ağız tadımda yıllardır hissettiğim bir eksiklik kapanmıştı...

Ve şunu gördüm ki, şarap aslında içerken kasılması gereken değil rahat olunması gereken ve damak tadı sınırlarını yıkan bir içkiymiş... Daha doğrusu bir ahenkmiş...

Artık yeni mottom belli, ‘’ Usta; bana bir Adana, bir kadeh de şarap!’’

8 Tem 2011

Pizzetta - the Italian {Göztepe - İstanbul}

Tekrar merhaba,

Aylardır gitmek istediğim ama evime çok yakın olduğu için "ha şimdi, ha yarın" derken hep gitmeyi ertelediğim bir restorandı 'Pizzetta.' Ne kadar hatalı olduğumu dün akşam anladım.

Öncelikle restoranın minibüs caddesinin çok yakınında olduğunu, hatta minibüs caddesinden Göztepe Köprüsüne çıkan Şair Arşi Caddesi'nin üstünde olduğunu yazmak istiyorum. Araçla ulaşım için sanıyorum ki daha merkezi bir yer zor bulunur.

Neyse, gelelim mekana. Öncelikle, cadde üstündeki diğer mekanlardan direkt olarak ayrılan bir kalite hissi dışardan bile kendisini belli ediyor. İçeri girdiğimizde ise bu hissin doğru olduğunu, hatta biraz da eksik kaldığını hissediyoruz. Oldukça hoş dizayn edilmiş 2 katlı bir restoran olan "Pizzetta", yoğun ahşap kullanımı ve tertemiz mutfak kısmıyla sizleri karşılıyor. İçerideki tasarım biraz şarap evlerindeki tasarımlara benzediğinden kendimize, "acaba alkol var mıdır?" sorusunu sorduk. Zira bildiğiniz gibi gerçek italyan pizzasının yanında kola değil kırmızı şarap gider.

Menüye bir göz atıyoruz. Oldukça güzel olarak tasarlanmış menünün hatları aynen "Pizzetta"nın internet sitesinde de kullanılmış.

Başlangıç menüsü çok zengin olmasa da oldukça lezzetli olduklarını "Bruschetta" ile deneyimledik. Oldukça özenli hazırlanmış Bruschetta'nın fotoğrafını ne yazık ki sunamıyoruz çünkü anında midemize indirdik:)

"Pasta" yani makarna menüsü ise bambaşka. Yani bu kadar dolu bir makarna menüsünü başka bir yerde görmedim. Makarnaların hamurunu kendilerinin yaptığını öğrenmem de ayrı bir güzellik oldu. İtalyan pizzası özlemiyle yanıp tutuştuğum için, fiyatları 13-16 TL arasında değişen makarnaları deneyemedim ama oldukça zengin olan makarna menüsü gerçekten baştan çıkarıcı.

Gelelim pizzalara! Eşim deniz ürünlerine bayıldığı, türk damak tadından vazgeçemediği ve sebzeleri de çok sevdiği için "Quattro Stagioni" (dört mevsim) söyledik. Ben ise menüye bakıp içindekilere bile bakmadan "Napoli" söyledim.

Biz, 'ufak bir şeyler gelir herhalde bu fiyatlara' diye beklerken, bildiğiniz kocaman pizzalar geldi. Ancak hamurlar o kadar güzel ve ince açılmıştı ki, yanına söylediğimiz kırmızı şarapla fazla dayanamadılar! (eşim 2 parça bıraktı onlar da bana yaradı:)

Acıkcası biz yediğimiz pizzadan çok memnun kaldık. Dominos, Ceasear's, Pizza Pizza gibi büyüklerin domine ettiği pizza pazarında gurmelere hitap eden ürün bulmak oldukça zor olduğu için kendimizi altın madeni bulmuş gibi hissettik. Artı olarak, aynı büyüklükte pizzalara 1+1 fiyat politikasıyla 25TL civarı fiyat biçen bu pizzacılar, aynı fiyata yine 2 adet ve bu kadar lezzetli pizza yapılabileceğini görse sanıyorum hüngür hüngür ağlarlardı.

Ayrıca menüde İtalyan lezzetleri de bulunmakta. Onları da en kısa sürede deneyip sizlerle buradan paylaşacağıma emin olabilirsiniz.


Sonuca gelirsek;

Yanında şarabınızı yudumlayarak doğru düzgün bir pizza yemek istiyorsanız "Pizzetta" tam size göre! Memnun kalacağınızın garantisini verebilirim...

İlker T. sizler için yedi.

22 Haz 2011

Nutella ile Lezzetli Kahvaltı Tarifleri Atölyesi

100 kadına “Evinizden hiç eksik olmayan yiyecek nedir?” diye sorsak iddiaya girerim en az 90 tanesi “Nutella!” diye yanıt verir. Zira Nutella öyle bağımlılık yaratan bir şey ki, diyet yapanların bile zulasında en az bir kavanoz Nutella oluyor. Haklı olduğumu inkar edemezsiniz bayanlar, birbirimizi kandırmayalım şimdi. J Hatta adettendir, “ya ben alışveriş yapamadan biterse” korkusuyla evde hep fazladan bir tane Nutella kavanozu olur. (Bunu da kendimden biliyorum)

Nutella sevgimiz böylesine bağımlılık seviyesindeyken Mutfak Sanatları Akademisi’nin Nutella’ya özel hazırladığı “Nutella ile Lezzetli Kahvaltı Tarifleri Atölyesi”ne gitmezsek cidden ayıp etmiş olurduk. Atölye çalışmasına katılanlarının tamamının kadın olduğunu belirtmeme gerek yok herhalde.

İki kişilik gruplar halinde, MSA şeflerinin yönlendirmesiyle sırasıyla Nutellalı Pita Ekmeği, Nutellalı Açma ve Nutellalı Poğaça yaptık. Evinde fırın olmayan bir insan olarak pita ekmeğinin tavada yapılabildiğini öğrenmek benim için mutluluk verici oldu. Açma için kullanılan yağ miktarını görmek ise ürkütücü. J “Lezzetli şeylerin aslında zararlı olması” gerçeğini birebir yaşadık desek yeridir. Yine de yaptıklarımız fırından çıkar çıkmaz taze taze yemek harikaydı.

Elimizin hamuruyla Nutella’yı birleştirdiğimiz, ağzımıza layık bir atölye çalışmasıydı. Bu atölye çalışmasını düşünen de yapan da çok yaşasın!


Nutella istediğinizde nerede bulacağınızı çok iyi biliyorsunuz. Çeşitli atölye çalışmaları için de Mutfak Sanatları Akademisi'nin websitesini ziyaret edebilirsiniz:


http://www.msa.tc/

2 Haz 2011

Bayramoğlu Döner {Kavacık - İstanbul}

Kökenleri Bursa ve Erzurum'a dayanan döneri nasıl seversiniz? Bana göre dönerin yağlısı, iyi pişmişi, ısırdığınızda kuzu etinin tadını alabildiğiniz ve yanına herhangi bir zerzavat eklenmeden de tadı güzel olanı makbuldür. Sanırım bu tanımlara en uygun döneri de Bayramoğlu Döner'de buldum...


Birçoğumuz, bir dürüm döner yedikten sonra, "Yahu yine kesmedi, keşke şu dönere direkt dalabilsek de, doyasıya yesek" demişsinizdir. İşte Bayramoğlu Döner, size, dönere kafa göz dalmadan, bol bol ve doya doya döner yeme imkanını sonuna kadar sunuyor:)


Kaliteli kuzu etinden hazırlanan ve odun ateşinde kıvamında pişirilerek hazırlanan döner, incecik kesilerek ve odun ateşinin ısıttığı bir tandırın yan duvarlarında pişirilen süper lavaşlarla servis ediliyor. Dönerin yanında ekstra olarak alabileceğiniz ev yapımı patates kızartması da, evde tembellikten kızartıp kızartıp yediğimiz dondurulmuş patates kızartmalarından sonra hayatın anlamı gibi geliyor. Masanızı bu muhteşem döner ve patates kızartması ile donattıktan sonra da size kalan tek şey, dönerleri, sıcacık gelen lavaşlara sararak yemek!


Bayramoğlu Döner'de 110 gr'lık porsiyonlarla gelen dönerin fiyatı 12 TL. Dönerin lezzetine doyamadığınız için bir porsiyon asla yetmiyor. Bu açıdan baktığınızda fiyat biraz yüksek görülebilir, ama dönerin lezzet oranı o kadar yukarılarda ki, fiyatı çok rahat bastırıyor. Yani, adam başı 1.5 porsiyon döner, bir tabak patates kızartması ve içecek ile yaklaşık 22-23 TL'ye çıkabiliyorsunuz. Açıkçası böyle bir döner için değer;)

Bayramoğlu Döner, Kavacık dolaylarında arz-ı endam etmekte. Yer tarifi her iki yakadan gidiş için de biraz karışık olduğu için, bu seferlik, yazının sonunda açık adresini vermekle yetineceğim:)

Kavacık'a gidin, Bayramoğlu Döner'de mutlaka döner yeyin; dönerin gerçek lezzetini damağınızda hissedin... Yalnız dikkat edin, 100 gram, 200 gram derken ipin ucunu kaçırabilirsiniz!

Açık adresi: Cumhuriyet cad. No:2 Rüzgarlıbahçe, Kavacık-Beykoz

Telefon: 0216 413 00 45

Afiyet olsun.

Onursuz Kıl Adam yedi.

30 May 2011

Kayra Wine Center {Şarap & Peynir Atölyesi}

Çok içilen bir gecenin ardından rakıyla bozuşup aynı masaya oturmaz olmamızın üzerinden seneler geçti. Bu süre içerisinde balığın falan yanında şarap içer oldum, ama şarabı da çoğu zaman sadece yemeğe arkadaşlık etsin diye içiyordum. Ağzımın tadını çok iyi bildiğimden falan değil yani. J

Her zaman gidip yiyecek değiliz ya, biraz da ne yiyip içtiğimiz konusunda bilgilenelim dedik. Kayra Wine Center tarafından düzenlenen Şarap ve Peynir Atölyesi’nin haberini aldığımızda bunu kaçırmamamız gerektiğini, bizim için muhteşem bir deneyim olacağını düşündük. Gecenin sonunda ne kadar doğru karar verdiğimizi de anladık zaten.

Şarap konusunda Kayra Şarapları’nın ustalığından yararlanacaktık, ancak atölyenin diğer başrol oyuncusu peynir konusunda bizi bilgilendirmek için Cihangir’de bulunan Antre Gourmet’nin sahipleri Neşe Hanım ve Berrin Hanım yanlarına çeşit çeşit peyniri alıp gelmişti. Peynir ve tarihçesinden, peynir yapımından, dünyadaki ve ülkemizdeki peynir tüketiminden bahsettikleri çok hoş bir sunumun ardından sıra tadıma geldi.

Kayra Wine Center eğitim müdürü Ayça Hanım’ın verdiği bilgiler eşliğinde beş farklı peyniri beş farklı şarapla birlikte tattık. Her şeyden önce Ayça Hanım, çok sık yapılan bir yanlıştan bahsetti: Peynir tabağı yanında kırmızı şarap istenmesi. Beyaz şarap sevmeyen bir insan olarak gerçekten peynirin yanında da kırmızı şarabı tercih edenlerdenim, ama tadım sırasında gördük ki peynirle birlikte kesinlikle beyaz şarap içilmeli. Zaten tadım için seçilen şaraplardan sadece bir tanesi (Buzbağ Rezerv) kırmızıydı.

Atölye için yapılan peynir – şarap eşleştirmeleri şu şekildeydi:

Lor Peyniri – (Bu peynirin tadı başlı başına şahane olduğundan yanına şarap eklenmemişti.J )

Kargı Tulum Peyniri – Cameo D’oro (2008)

Keçi Tulum Peyniri – Terra Sauvignon Blanc (2010)

Kars Gravyeri – Hugel Riesling (2008)

İsli Çerkez Peyniri – Kayra Vintage Chardonnay (2009)

Gouda – Buzbağ Rezerv (2006)

Herkesin ağız tadı farklı tabii ve biz de hiçbir zaman şarap uzmanı olduğumuzu iddia etmedik, ama Onursuz Kıl Adam’la Kargı Tulum Peyniri – Cameo D’oro ikilisine hasta olduk. Uyum gerçekten muhteşemdi. Hani aklınızda bulunsun diye söylüyorum. J Bir de Kars gravyeri yağlı, ama nefis bir peynir. Onu da belirtmeden geçmeyeyim.

Çok bilgilendiğimiz, çok hoş peynirler ve şaraplar tattığımız güzel bir atölye çalışmasıydı. Arzu eden olursa Kayra Wine Center bu ve bunun gibi atölye çalışmalarını sık sık düzenliyor. Siz de web sitelerinden atölye takvimini takip edebilir ve ilginizi çeken birisine katılabilirsiniz.

Kayra Wine Center: http://www.kayrawinecenter.com/

Antre Gourmet: http://www.antregourmet.com/

GittimYedim.Com, çok yazarlı, sosyal bir yemek girişimidir. Bu sitede gezdiğimizi gördüğümüzü değil, yediğimizi içtiğimizi anlatırız.

copirayt mopirayt: Bir takım şuursuz oburlar