23 Ağu 2010

Cafe INN {Datça – Muğla}

Cafe INN
CafeINN dediğim zaman sol gözümden bir damla yaş süzülüyor, gençliğimin mekanı çünkü burası. Yıllardır Datça’ya giderim, CafeINN hep o rüzgârlı köşede durur ve Datça’da bulabileceğiniz en özenli, en Istanbulvari servise sahiptir.

Menüsünde Datça’da normal şartlar altında başka bir yerde bulamayacağınız kadar zarif kahvaltılar, tostlar ve kahveler vardır. Kalitesinde yıllardır bir değişiklik olmadı, hâlâ çok güzel. Ister kahvaltı, ister aperatif bir şeyler, ister bir 50’lik efes yiyip/içebileceğiniz mekanın kumsalda şezlongları da mevcut, gidip yiyip, üzerine denize de girebiliyorsunuz.

Mekanı genç bir çift işletiyordu yıllar önce ilk kez gittiğimde. Bu kez onları göremedim ancak kafenin kenarındaki ağacın gölgesinde yatan, tüyleri az kırlaşmış çomarı hemen tanıdım, o da değişmemişti.

Cafe INN
Benim CafeINN favorim yıllardır değişmeyen enfes tabakta kahvaltısı. Bir tabağın içine bu kadar lezzetli ve bu kadar doyurucu şeyleri sığdırabildikleri için yıllardır takdir ediyorum kendilerini.

Kahvaltıya önce ekmek üzerinde eritilmiş kaşar eşliğinde sucuklu ekmek geliyor. Sıcacık ve kıtır kıtır. Akabinde ve detayında bu şirin dikdörtgen tabaklar.

Cafe INN
Gerçek zeytinyağında Datça zeytini, İzmir tulumu, cevizler eşliğinde portakal dilimleri ve lezzetli bir tereyağı da cabası.

Kahvaltıyla beraber iki çay da ücretsiz hakkınız oluyor. Bu kahvaltının bedeli 12.50 lira ve gerçekten akşama kadar sizi tok tutuyor. Üstelik kaliteli mekan, Fikret Kızılok ezgileri eşliğinde üfür üfür esen Datça rüzgarı ve manzarası da kocaman bir bonus oluyor ve işte böyle silip süpürüyorsunuz gelenleri:

Cafe INN

Diğer notlar:


Tuvaletleri inanılmaz temiz, WiFi var, Datça’daki birçok yerin aksine kredi kartı geçerli. Paraya doymuş olacaklar ki Pazar günleri bu güzel mekan maalesef açık değil : (

Datça Atatürk caddesinde Zekeriya lokantasını arkamıza alıp karşıya, deniz kenarına geçiyoruz. Ahşap sandalyeli şık mekan karşımızda, Cafe Inn.


Cafe INN
Şu İzmir tulumunun güzelliğine bakınız. Fotoğraf courtesy of Gravel Bey.

Gravel ailesi yedi.

11 Ağu 2010

Avrupa'dan Sokak Lezzetleri

Aldığı yıllık izninin bir bölümünü Avrupa'da kullanan sevgili yazarınız sizin için gitti, gördü ve yedi. Aslında bu bir toplama albüm olacak. Son birkaç senedir işim sebebiyle gittiğim ülkelerde gördüğüm, tattığım ilginç tatları aktaracağım.

İnsan, bir şehirde birkaç günden fazla kalmayınca, çok değişik mekanlarda yiyip yorum yapacak vakti olmuyor. En güzeli etraftakilere sormak tabi, onun için de etrafınızda damak tadına güvendiğiniz ve oraları iyi bilen birileri lazım. Bir diğer zor konu da yediğiniz 'ülkelere özgü' yemeklerin gerçekten de özgün tatlarında olup olmadığını anlamak. Ama yöreden yöreye fazla değişmeyen birşey var ki o da sokak lezzetleri.

O zaman yakınlardan başlamakta yarar var; mesela Atina'da hemen her meydanda gözlerimi kırpıştırarak tekrar bakmama sebep olan simitçiler gibi. Fotoğrafını çekemedim ne yazık ki ama şunu söyleyebilirim, ben bunlardan Konak meydanında da, Taksim meydanında da gördüm. Geçelim daha uzaklara.

Çok da uzak sayılmaz, Türk nüfusunun en çok bulunduğu şehirlerden biri Berlin'den başka bir simit geliyor: Pretzel. Garip şekilli bir cisim; niye öyle kıvırmışlar bilemiyorum ama lezzeti çok tanıdık. Sadelisi aynı çubuk kraker tadında, hamurunun üstünde iri iri tuz taneleri var. Bunun bir de peynirlisini yapıyorlar ama yemedim. Zaten bunu da bitiremedim, çok kuru geldi..


Berlin'in Türk esintili bir diğer lezzeti de, aslında Avrupa'nın dört bir yanında da bulabileceğiniz Döner Kebab. Yunanlılar da benzerini yapıyorlar ve onun adı da Gyros. Bizimkiler döneri pidenin arasına koyarken, Yunanlılar da pita'nın arasında veriyorlar. Yunanlılar, bir de, dönere sarmısaklı yoğurtlu bir sos da koymayı akıl etmişler. Bizim dönerciler niye denemez bilmiyorum, müthiş lezzetli. Berlin'de yediğim dönerin tadı bambaşkaydı. Etinden diyorlar. Tabi Berlin'li arkadaşım sağolsun, beni Türk mahallesindeki seçme bir dönerciye götürdü. Her yerde böyle lezzetlisini yiyemezmişim.

Şimdi gelelim Waffle'lara. Waffle deyince hemen akla Belçika geliyor. Tüm şehirlerde mutlaka Waffle'cıya rastlayabilirsiniz. Belçika'nın bir diğer önemli lezzeti de binbir soslu patat'lar. Bildiğin külahta patates kızartması. Patat, aslında Benelüx ülkelerine özgü bir sokak lezzeti sanırım, Lüxemburg'da sokak ortasında araba içinde satılmasa da yeniyor. Bu kadar farklı bira çeşitlerine sahip ve patates kızartması yemeyi seven insanlar bira ile patates kızartmasını birlikte yemeyi akıl edememişler. Neyse canım biz de sarmısaklı yoğurdu dönere koymayı akıl edememişiz :) Bunlar genelde patatesi, bol yağlı mayonezli veya mayonez bazlı soslarla yiyorlar ki -parantez içinde öyykk- patatesin yanında ketçap istediğiniz zaman turistlere alışık olunmayan yerlerde garip garip bakıyorlar..

Ben neden takıldım kaldım bu patata bilemedim. Asıl konumuz Waffle olmalıydı. Waffle'ın anavatanı Belçika; hem Brugge de hem de Brüksel'de tadına baktığım Waffle'ların hastası oldum diyebilirim. Aşağıda, sizin için yağmur altında fotoğrafladığımı görebilirsiniz. Sırf güzel gözüksün diye, sevmememe rağmen, krema da koydurdum değerli okurlarım. Sonra da o krema çöpe tabi. Sokak kedisi de yok ki memlekette ikram edeyim yesin. Belçika demişken, o mükemmel çikolatalarından bahsetmeden geçemeyeceğim. Resmen eriyince tadı değişiyor bunların, seviye atlıyorlar. Sıcak çikolata denilen içeceği oldum olası sevme(zdi)m, çünkü en ala kafede dahi içtiğimde bana kakaolu suyu andıran bu içeceğin gerçek versiyonunu Belçika'da içtiğimde Evreka! dedim. Resmen gerçekten erimiş çikolata ve içinde henüz erimeye yüz tutmuş küçük çikolata parçaları.. Mhhh!!!

Gelelim Belçika Waffle'ının Hollanda'daki akrabasına, Stroopwafel'a. Delft'te yediğimin hala tadı damağımda. Şeklini görünce tanıyacaksınız, bunu BİM'lerde de satıyorlar. Ama lezzeti daha hamuru sıcacıkken yemekte gizli. Aradaki şurup tam kıvamında oluyor. BİM'dekini birkaç saniye mikrodalgada ısıtın, benzeyebilir. Benzer demiyorum bakın :)

"Haring" yine Hollanda'dan farklı bir lezzet. Belli mevsimde taze -pişmemiş- yenen bir balık cinsi. Geleneksel olanı, bu bol yağlı çiğ balığı genizden aşağı sarkıtıp tek hamlede yemek. Benim gibi acemiler için de ekmeğin arasına koyuyorlar. Üzerindeki küp kesilmiş soğan, tadını biraz daha katlanılabilir yapıyor. Bana kalırsa tek kelimeyle rezalet, sizler için denedim. Yarısına kadar yemeyi başarabildim; sevebilmek için tamamen Hollandalı olmak gerekiyor kanımca :)

Şimdiki daha çok kahvaltılık aslında. Ama sokak lezzeti sokak lezzetidir. Birincisi pek meşhur Fransız kruvasanı. Kruvasanı başka şehirlerde de yesem de, Paris'te yediğimin tadına doyamadım. Tipik Fransız, sade, incecik ve gevrek; üzerinde hafif pudra şekeriyle. İşte aşağıda tipik Fransız kahvaltısı; baget ekmek ve kruvasanla..


Diğer lezzetimiz ise en uzaktan yerden, Lizbon'dan geliyor. "Pasteis de Bellem". Bu da yine milföy tarzı bir hamurun içinde vanilyalı pudingden oluşan basit bir tatlı. Üzeri ise fırında güzelce yakılmış. Kahvenin yanında mükemmel eşlikçi. Hele bir de fırından yeni çıktıysa, bir tane ile durmak çok zor.


Evet, işte böyle sayın gittimyedim.com takipçileri. Bu uzun yazı ile umarım yokluğumu affettirmişimdir. Avrupa'ya gidip yedikçe, yeni eklemeleri burada yapacağım. Bu arada, bunu yazan bir Türk mü bilemem ama lütfen aşağıdaki linke bir göz atınız. Wikipedia'nın ilgili makalesinde Türkiye'nin bir sokak yemekleri cenneti olduğundan bahsediyor ve her ülkeden birkaç sokak lezzeti örnek verirken, Türkiye'yi şehir şehir ayırmış!
http://en.wikipedia.org/wiki/Street_food

Yeni mekanlarda buluşmak üzere!

Zekeriya Sofrası {Datça – Muğla}

6-7 yıldır Datça’ya aralıklı da olsa giderim. Her gittiğimde Datça’da değişmeyen ve taze ev yemeklerinin adresi olan bir yerden, yani Zekeriya Sofrası’ndan size bahsetmek istiyorum. Yolu Datça’ya düşen GittimYedim.Com okuru tatilcilerin bilgisine.

Efenim Zekeriya Sofrası Datça’nın çarşısında yer alan bir ev yemekçisi. Lokantadaki yemekleri Datçalı kadınlar hazırlıyor. Hatta akşamları yemekler bittikten sonra masalarda oturup fasulye ayıklayan, sarma saran teyzeleri görebilirsiniz. Bu yüzden Zekeriya’daki tüm yemekler günlük, taze ve Ege lezzetinde oluyor.

Zekeriya Sofrası
Hatta günlük diyerek abarttım, Zekeriyadaki her yemek neredeyse saatlik! Bir yemek çıkar çıkmaz kısa bir süre içerisinde tükeniyor, hatta akşam yemeklerine geç kalıp prime time’da giderseniz muhtemelen canınızın çektiği yemekleri yiyemeyeceksiniz, çünkü size kalmayacak!

Zekeriya’da yemekler tam Muğla lezzetinde. Bol domatesli, bol zeytinyağlı. Yıllardır yediğim favorilerim; patlıcanlı tüm yemekler, erişte pilavı, mercimek çorbası, az kuru az pilav, sarma, kabak çiçeği dolması ve inegöl köftesi. Bu saydıklarımın yanı sıra Zekeriya Sofrasında mantı dahil onlarca farklı yemek çıkıyor, zevkinize göre bir şey bulabilirsiniz.

Yemek standına gidip, “şunu şunu istiyorum” diyip, tabakları elinize alıp oturacak yer arıyorsunuz. Her şey yemekhane usulu, sanırım yoğunluktan böyle yapmışlar.

Zekeriya Sofrası
Ben akşam yemeğinde Karnıyarık ve cacığı tercih ettim. Cacık çok suluydu, “zengin cacığı” değildi ama güzeldi.

Zekeriya Sofrası

Gravel pazılı mazılı değişik bir yemek ve haşlama yedi. Pazılı yemek ilginçti, ben ismini hatırlamıyorum, hatırlıyorsa kendisi buyursun yazsın.

Zekeriya Sofrası
Yemeklerin fiyatları etli olmasına göre değişiyor. Sebze yemekleri 5-6 lira, etli yemekler de 7-9 lira arası birşeydi galiba. Zekeriya’nın fiyatları Datça ortalamasına kıyasla biraz tuzlu da olsa, taze yemek için değer diyorum. Ve Datça’daki birçok yerin aksine, Zekeriya’da kredi kartı geçiyor.

Zekeriya Sofrası

Ulaşmak için, Datça Atatürk caddesinde Ziraat bankasını sağınıza alıp yürümeye devam edin. Az ileride sağda, Zekeriya karşınıza çıkacak.

Ramazan ayına da böylece giriş yaptık. Iftar'larda görüşmek üzere.
GittimYedim.Com, çok yazarlı, sosyal bir yemek girişimidir. Bu sitede gezdiğimizi gördüğümüzü değil, yediğimizi içtiğimizi anlatırız.

copirayt mopirayt: Bir takım şuursuz oburlar